8. Hukuk Dairesi 2010/168 E. , 2010/3116 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
Kenan Altıntaş ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.07.2009 gün ve 2/233 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak Hazine adına kayıtlı 111 ada 125 parsel kapsamında kalan 5500 m2 ve 112 ada 165 parsel kapsamında kalan 6000 m2 yüzölçümlü taşınmaz bölümlerinin vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, zilyetlikle kazanma koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda A ve D harfleriyle gösterilen yerlerin tapu kayıtlarının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazlar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu açıklanarak 2001 ve 2002 yıllarında "ham toprak" niteliğinde Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir.
Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmazlar ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Böyle bir yerin tapuya tescil edilebilmesi için bu maddede yazılı olumlu ve olumsuz koşullarının araştırılıp belirlenmesi, kazanma koşullarının kanıtlanması gerekmektedir. Dava konusu taşınmaz, ham toprak niteliğinde tespit edildiğine göre, böyle bir yer imar ve ihya edilmedikçe zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla; imar ve ihya ile başlamayan zilyetlik, kazanma bakımından hukuken bir değer taşımaz. Dava konusu taşınmaz üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarih ve taşınmaz üzerinde hangi tarihte tarımsal faaliyete başlanıldığını en iyi belirleme yöntemi, hava fotoğrafları olup hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin
olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskopla incelenmesi gerekmektedir. İki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafının stereoskop altında incelenmesi halinde arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, taşınmazın sınırları ile ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde belirlenebilmesi mümkün olabilecektir.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu bölgeye ait hava fotoğraflarının getirtilmesi, HUMK. nun 259. maddesi hükmü uyarınca; yerel bilirkişi ve tanıklar ile birlikte ziraat yüksek mühendisi, harita veya kadastro mühendisi ile bir jeolog bilirkişiden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi marifetiyle taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, dava konusu taşınmazın öncesi itibariyle niteliği, davacının bu yeri nasıl imar- ihya ettiği, imar-ihyanın başlama ve bitiş tarihleri, imar-ihya çalışmalarının tamamlandığı tarihten tespit tarihine kadar davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi bu konuda harita, jeolog ve ziraat mühendisinden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, temyiz incelemesi sırasında gözönünde tutulmak üzere HUMK. nun 366. maddesi hükmü uyarınca dava konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, beyanlar arasında aykırılık çıktığı taktirde, aynı kanunun 265. maddesi hükmü nazara alınarak giderilmesine çalışılması, Kadastro Kanununun 17. maddesindeki tüm koşulların davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediğinin gözönünde tutulması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer yönden, davacı adına belgesizden edinilen taşınmaz miktarı 71568 m2 olup davacı yönünden 3402 sayılı Kanunun 5403 sayılı Kanunla değişik 14/2.fıkrası uyarınca kuru ve sulu tarım arazisindeki yerlerden olup olmadığı sorulmamış ve anılan maddedeki norm sınırlamalarının aşılıp aşılmadığı belirlenmemiştir.
Kabule göre de, dava konusu 111 ada 125 parsel ile 112 ada 165 parselin tapu kaydında, 2005 yılında yapılan Yamula Barajı kamulaştırması nedeniyle tapu kayıtlarının terkin edildiği şerhi bulunmaktadır. O halde; davanın açıldığı tarihte dava konusu parsellerin tapu kayıtları kamulaştırma nedeniyle terkin edilmiş olmakla dava konusu yerler kamu malına dönüşmüş olacağından kazanma koşullarının davacı lehine gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde zilyetliğinin tespitine karar verilip verilemeyeceği tartışılarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir. Yukarıda yazılı araştırma ve incelemeler yapılmadan eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.