3. Hukuk Dairesi 2016/20390 E. , 2018/7212 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... Mahallesinde 200 ada 25 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine 21/09/2011 tarihinde 17362 yevmiye no ile "... Vakfı"" şerhinin işlendiğini, sonradan elle konulan iş bu şerhe itiraz etti ise de itirazının reddedildiğini, ihtirazı kayıtla ile 12.12.2001 tarihinde 23.433,00 TL"yi ödemek zorunda kaldığını, ancak şerhe konu vakfın sahih vakıf olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, sahih vakıf değilse taviz bedeli istenemeyeceğini ileri sürerek ödediği 23.433,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davaya konu taşınmazın tapu kaydında, vakıf ismi bölümünde ... Vakfı şerhinin olduğunu, bu nedenle iddiaların gerçeği yansıtmadığını, 5737 sayılı yasanın 18/1. maddesine göre de taviz bedelinin tahsil edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; vakıfnamenin gittisinin 1320 Nisan tarih, 13 nolu tapu kaydı olduğu, bu tapu kaydının da 1931 tarih 7 nolu tapu kaydına gittiği, bu tapu kaydının da 1931 tarih 3 sıra nolu tapu kaydına gittiği ve dava konusu parsel olan 200 ada 25 nolu parselin dayanağı olan 1964 tarih 24 sıra nolu tapu kaydının oluştuğu, söz konusu vakıfnamenin sınırlarında camii şerif bulunduğu, dava konusu taşınmazın hali hazırda ... Camisine 32,92 mesafede olduğu, böylelikle davacıya ait parselin vakıfname sınırları içerisinde kaldığı, vakfın da sahih vakıflardan olduğu, 5737 sayılı yasanın 18. Maddesine göre taviz bedeline tabi olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmünce; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki, tapu kayıtlarında icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı Vakıf; zemini vakıf üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için ""Kızılhisarlı Mustafa Paşa Vakfının"" mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında; vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Somut olayda; öncelikle, davaya konu taşınmaza ait tapu kayıtları ve vakfiye örneği celp edilerek hukukçu bilirkişiden dosya üzerinde yapılan inceleme ile rapor alınmış, davacı tarafça iş bu rapora itiraz edilmesi üzerine talimat yolu ile keşif yapılmış ve keşfe katılan fen kontrol memuru tarafından hazılanan raporda; dava konusu taşınmazın hali hazırda vakıf tüzelkişiliğine ait olan ... Camisine 32,92 m. mesafede olduğu belirtilmiştir. Mahkemece de iş bu iki rapor hükme esas alınmış, konusunda uzman bilirkişiler tarafından yeniden bir değerlendirme yapılmamıştır.
O halde mahkemece; davaya konu taşınmaza ait tapu kaydı ve vakfiye örneği ile birlikte konusunda uzman (üç kişilik üniversitede öğretim görevlisi olan) bilirkişi kurulu aracılığı ile mahallinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde rapor alınması sağlandıktan sonra sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.