Esas No: 2021/3635
Karar No: 2022/131
Karar Tarihi: 17.01.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/3635 Esas 2022/131 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/3635 E. , 2022/131 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : Suça sürüklenen çocuklar müdafiileri
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I- Suça sürüklenen çocuklar ..., ..., ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin incelemesinde;
Suça sürüklenen çocuklar ..., ... hakkında mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlere karşı 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 12. fıkrası uyarınca itiraz yasa yoluna gidilebileceğinden ve aynı Kanunun 264. maddesine göre de kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, suça sürüklenen çocuklar ..., ... müdafilerinin isteminin itiraz niteliğinde olduğu kabul edilerek ve;
Suça sürüklenen çocuk ... hakkında mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesinin 06.05.2016 tarihli, 2016/273 değişik iş sayılı kararı ile 5271 sayılı Yasanın 271/4. maddesi uyarınca, suça sürüklenen çocuk ... müdafiinin itirazının kesin olarak reddedildiğinin anlaşılması karşısında; dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,
II- Suça sürüklenen çocuklar ..., ..., ... hakkında 30.10.2014 tarihli nitelikli hırsızlık suçu ile suça sürüklenen çocuk ... hakkında 31.10.2014 tarihli nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet; suça sürüklenen çocuklar ..., ... hakkında 31.10.2014 tarihli nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin incelemesine gelince;
Suça sürüklenen çocuklar hakkında 30/10/2014 ve 31/10/2014 tarihlerinde işlenen iki fiil ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h ve 142/2-h, 35. maddelerinden cezalandırılmaları istemiyle dava açılmış ise de; İlk Derece Mahkemesi tarafından 30/10/2014 tarihli tamamlanmış hırsızlık suçundan suça sürüklenen çocuk ... hakkında, TCK’nın 142/2-h, 31/3, 62, 51/1. maddeleri uyarınca erteli 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına, suça sürüklenen çocuklar ... ve ... hakkında TCK’nın 142/2-h, 31/2, 62, 51/1. maddeleri uyarınca erteli 1 yıl 13 ay hapis cezasına hükmedilmiş, 31/10/2014 tarihli teşebbüs aşamasında kalmış hırsızlık suçundan ise, suça sürüklenen çocuk ... hakkında, TCK’nın 142/2-h, 35, 31/3, 62, 51/1. maddeleri uyarınca erteli 1 yıl 13 ay hapis cezasına hükmedilmiş, suça sürüklenen çocuklar ... ve ... hakkında TCK’nın 142/2-h, 35, 31/2, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına hükmedilmiş ve suça sürüklenen çocuklar ... ve ... hakkında 31/10/2014 tarihli eylem için hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.
Yeni Türk Ceza Muhakemesi Sisteminde kural olarak, ne kadar sanık varsa o kadar dava vardır. Ne kadar suç varsa o kadar dava vardır. Bunların şahsi ve/veya fiili bağlantı nedeniyle birlikte görülüyor olması, bunların tâbi olduğu kanun yolunu değiştirmez. Örneğin; bağlantı nedeniyle birlikte görülen; mala zarar verme suçundan verilen adli para cezası miktar itibariyle kesin olabilir. Konut dokunulmazlığını bozma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise; bu hüküm itiraza tâbidir. Buna mukabil hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise; karar tarihi ya da geçirdiği safahat itibariyle istinaf veya temyiz kanun yoluna tâbi olabilir.
Esasen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı asıl hükmü askıda bırakan bir karar olup, itiraz kanun yoluna tâbidir. Denetim süresi içerisinde suç işlenmediği taktirde, dosyanın ele alınıp düşme kararı verilmesi gerekir.
Ancak;
TCK’nın 43/1. maddesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak, bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle zincirleme (müteselsil) suç hükümleri düzenlenmiştir.
Gerçek içtimanın istisnalarından biri olan zincirleme suçta münferit olarak değerlendirildiğinde birden fazla suç söz konusudur. Ancak, suç ve ceza siyaseti açısından zincirleme suçun varlığı hâlinde bir cezanın verilmesi ve bu cezanın belli bir oranda artırılması suretiyle suç ve cezada orantılılık ile hakkaniyet ilkelerinin hayata geçirilmesi amaçlanmıştır.
Temadi ya da teselsül eden suçlarda temadi ya da teselsülün sona erdiği tarihte, suça teşebbüste ise; son hareketin yapıldığı zaman suç işlenmiş sayılır.
Zincirleme suçun varlığı halinde; zincirleme suçun kapsamı içindeki fiilleri dava zamanaşımı, erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından münferit olarak değerlendirmek doğru değildir. Birer örnekle açıklamak gerekirse; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, aynı mağdura karşı, değişik zamanlarda iki ayrı hırsızlık suçu işlenmiş ise; birinci fiilin dava zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle düşme kararı verip, ikinci fiilde zincirleme suç hükümlerinin gözardı edilmesi, TCK’nın 66/6. maddesi hükmüne açıkça aykırı olacaktır. Aynı şekilde, zincirleme olarak işlenen belgede sahtecilik suçunda, TCK’nın 204/1, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca; 2 yıl 1 ay hapis ile cezalandırma yerine, TCK’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca; iki kez 1 yıl 8 ay hapis cezası verilip bu cezalarla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ya da ertelemeye karar verilmesi hukuka aykırı bir yorum ve uygulama olacaktır.
Gerçek içtimanın diğer bir istisnası olan bileşik suçta; suçun alt bileşenlerinin hatalı bir biçimde ayrı ayrı değerlendirilip bileşen suçlardan herhangi birisi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi hâlinde, bu karar itirazı kabildir, düşüncesiyle temyiz denetimi dışında bırakılmamalıdır. Nitekim Dairemiz, yağma suçunda tehdit, yaralama ve/veya konut dokunulmazlığını bozma suçları ile hırsızlık suçu birlikte yağma suçunu oluşturduğu hâlde yanlış nitelendirmeyle, hırsızlıktan temyizi kâbil bir mahkûmiyet hükmü kurup, diğer suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği takdirde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kaldırmak suretiyle fiilin bütünü ve bunlarla ilgili olarak verilen bütün hükümleri kapsar biçimde temyiz incelemesi yapmaktadır. (Örn; Y. 13. CD’nin 03.07.2019 günlü, 1381-11817 esas ve sayılı kararında olduğu gibi ...)
Yargıtayımızın istikrar bulmuş içtihatları uyarınca, zincirleme suçun varlığı hâlinde, her bir fiil müstakil olarak işlendiğinde uygulanacak kanun maddelerine göre, hangi fiilin cezası ağır ise, o cezanın üzerinden zincirleme suç artırımı yapmak gerekir. Örneğin; YCGK.'nın 21.05.2013 günlü, 1543 – 257 esas ve sayılı karara konu olayda, mezkûr ictihâd uyarınca; gündüzleyin konuta girilerek içeriden aracın anahtarı çalınmış, aynı günün gecesi haksız olarak elde edilen bu anahtarı kullanmak suretiyle araç bulunduğu yerden çalınmaya teşebbüs edilmiştir. Gündüzleyin işlenen fiil dolayısıyla fail hakkında TCK'nın 142/1-b maddesi uygulanmak suretiyle bir ceza belirlenip, gece işlenen ikinci fiil dolayısıyla aynı Kanun'un 142/2-d, 143 ve 35/2. maddeleri uyarınca belirlenecek olan cezayla karşılaştırılmak suretiyle hangi fiilin cezasının daha ağır olduğu belirlendikten sonra, ağır olan bu ceza üzerinden zincirleme suç nedeniyle artırım yapılacak ve TCK’nın 61. maddesindeki sıraya uygun bir biçimde nihai hüküm (sonuç ceza) belirlenecektir.
Etkin pişmanlık, cezayı kaldıran ya da cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olup, TCK’nın 168. maddesi uyarınca mal varlığına karşı işlenen bazı suçlar ve konumuz itibariyle hırsızlık suçları bakımından şahsi indirim sebebidir. TCK’nın “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61. maddesine göre, etkin pişmanlık indiriminin zincirleme suç hükümlerinden sonra yapılması öngörülmüştür.
Bu itibarla, zincirleme suç kapsamında olan fiilerden hangisinin cezasının daha ağır olduğu belirlenirken TCK'nın 61. maddedeki sıraya göre cezalar belirlenmeli, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması öncesinde cezalar karşılaştırılmalı, en ağır olan ceza bu şekilde bulunduktan sonra, TCK’nın 43/1. maddesi hükümleri uygulanmalı ve ağır olan ceza, teşebbüs uygulanan bir ceza olsa bile, diğer koşulları var ise; bu cezaya etkin pişmanlık hükümleri, yâni TCK’nın 168. maddesi uygulanmalıdır. Bu durum karma uygulama sayılamaz.
Dava konusu somut olay üzerinden karşılaştırma yapılacak olursa;
30/10/2014 tarihli fiil; gündüzleyin binanın eklentisi içinde muhafaza altında olan eşya hakkında hırsızlık suçu olup, tamamlanmıştır. TCK’nın 142/2-h uyarınca beş yıldan on yıla kadar hapis cezasını gerektirmektedir. Suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı göz önüne alındığında temel cezanın alt sınırdan belirlenmesi doğru ve yerindedir.
31/10/2014 tarihli fiil de; gündüzleyin binanın eklentisi içinde muhafaza altında olan eşya hakkında hırsızlık suçudur. Aynı şekilde suç konusunun önem ve değeri meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı göz önüne alındığında temel cezanın alt sınırdan belirlenmesi doğru ve yerindedir. Ancak, ikinci fiil teşebbüs aşamasında kalmıştır. TCK’nın 35. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin tercih ettiği gibi suça sürüklenen çocuklar lehine 1/4 oranında indirim yapılınca; ikinci fiilin cezası daha az olacaktır.
O hâlde birinci fiilin cezası esas alınarak ve sırasıyla TCK’nın 142/2-h, 43/1, 31/2 veya 31/3, 62. maddeleri tatbik edilmek suretiyle sonuç ceza belirlenecektir. Bu şekilde belirlenen cezada koşulları varsa, hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya erteleme hükümlerinin uygulanması da mümkündür.
Açıklanan nedenlerle;
31/10/2014 tarihinde işlenen fiille ilgili olarak verilen 31/03/2016 tarihli, 2014/714 E. 2016/169 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da temyiz incelemesi kapsamına alınmıştır. Aleyhe temyiz bulunmadığından sonuç ceza bakımından kazanılmış hakların korunması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
31/10/2014 tarihinde işlenen fiille ilgili olarak suça sürüklenen çocuklar ... ve ... hakkında TCK’nın 142/2-h, 35, 31/2 ve 62. maddelerinden verilen, 31/03/2016 tarihli, 2014/714 E ve 2016/169 K sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının KALDIRILMASINA,
Uygulamaya ve kabule göre de;
Suça sürüklenen çocuklar Yasin, ... ve ...'nın, bir suçun işleme kararının icrası kapsamında aynı mağdura karşı birincisi tamamlanan, ikincisi ise teşebbüs aşamasında kalan iki ayrı hırsızlık suçunu işlediği sübûta erdiği hâlde; 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h, 43/1, 31/2 veya 31/3, 62. maddelerinin tatbiki gerekirken fiilin tavsifinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar ..., ..., ... müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı bakımından suça sürüklenen çocukların kazanılmış haklarının korunmasına, 17.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.