11. Hukuk Dairesi 2016/14541 E. , 2018/6990 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23/03/2016 tarih ve 2014/142-2016/268 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 13/11/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 2011 yılından sonra davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketten mal kaçırmaya başladıklarını, şirketin faaliyetlerini sona erdirdiklerini ve müvekkilinin mali haklarına zarar verdiklerini, şirketin diğer ortaklarının şirketteki çoğunluklarını kötüye kullandıklarını, şirketin zarar etmeye başladığını, öz kaynaklarının azaldığını, şirket yönetim kurulunun aldığı 01/08/2012 tarihli kararla şirket hissedarları arasında güven unsurunun sona erdiği, ticari faaliyetinin devam etmesinin bir anlamının kalmadığı tespit edilerek, şirketin faaliyet gösterdiği iş yerinin kiraya verilmesine ve şubenin kapatılmasına karar verildiğini ayrıca, şirketin tek mal varlığı olan şirket merkezinin bulunduğu gayrimenkulü, şirket yönetim kurulu başkanının kayınpederine geçerli olmayan bir satış vaadi sözleşmesi ile 1975/ 7881 payının devredildiğini ancak devir karşılığında şirket kasasına herhangi bir para girmediğini ve satışın rayiç değerin de altında yapıldığını, şirketin faaliyet konusunu gerçekleştirme imkanının kalmadığını, şirket defter ve belgeleri incelenmek istenildi ise de, buna engel olunduğunu, şirkete ait makinelerin satıldığını, çalışanların işten çıkartıldığını, şirketin uzun zamandır kâr dağıtımı yapmadığını, yönetim kurulu üyelerine haksız ve yüksek miktarlarda huzur hakkı ödemesi yapıldığını, ortaklar arasında güven ve işbirliği kalmadığını, husumet oluştuğunu, özel denetçi tarafından düzenlenen raporda, şirketin kötü yönetildiğinin belirlendiğini, davalı şirket yönetim kurulu başkan yardımcısının davalı şirket ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir şirket kurarak rekabet yasağını ihlal ettiğini, şirketin feshi için haklı sebeplerin oluştuğunu ileri sürerek, davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının özel denetçi atanmasına ilişkin davanın reddedildiğini bu nedenle anılan raporun nazara alınamayacağını, davacının davayı açtığı dönemde şirketin denetçisi olduğunu, denetçi olarak katıldığı genel kurullarda bir itirazının bulunmadığını, davacının defter ve belgeleri inceleme imkanı tanınmadığına ilişkin iddialarının yerinde olmadığını, 01.08.2012 tarihli yönetim kurulu kararının davacının isteği üzerine yapılan toplantı sonrası alındığını, davacının zarar edildiği gerekçesiyle imalattan vazgeçilmesini talep ettiğini, bankadan kredi alınmasına engel olduğunu, şirketin nakit sıkıntısı çekmesine sebebiyet verdiği gibi, yeni yatırım yapmasına da engel olduğunu, gayrimenkul satışının 1996 yılında 3. kişiden alınan borç nedeniyle 2002 yılında yapıldığını, daha sonra geri alınmak üzere karar alındı ise de alınamadığını, 2012 yılında yapılan satışın işlemi resmileştirmek niteliği taşıdığını, taşınmaz üzerinde ipotek olduğundan devrin geciktiğini, taşınmaz hisse satışının zaruretten kaynaklandığını zira başka türlü borcu ödemenin mümkün olmadığını, rekabet yasağını ihlal eden bir eylemin de bulunmadığını, şirketin faaliyet konularının farklı olduğunu anılan şirketin de şubenin kapatılmasından sonra kurulduğunu, geçmişte çok yüksek montanlı işler yapan bir şirket olan müvekkili şirketin tanınmış bir marka olduğunu, yeni konsept imalat yapma amacından vazgeçmediğini, şirketin halen kimseye borcu bulunmayan ve kredibilitesi yüksek bir şirket olup, üretim faaliyetleri için elverişli fabrikayı kulllanmak üzere kiracılara da ihtarname çektiklerini, şirketin fesih ve tasfiyesini gerektir bir durumun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket yönetim kurulunun 01.08.2012 tarihli kararında, hissedarlar arasında güvenin sona erdiği, ticari faaliyetin devam etmesinin bir anlamının kalmadığı tespitinin yapıldığı, şirketin işyerinin başka bir şirkete kiraya verilmesinin kararlaştırıldığı ayrıca, şubenin kapatılmasına karar verildiği, şirketin üretim faaliyetlerine son verdiği, şirket işyerinin başka bir firmaya kiralandığı, buna göre şirketin faaliyet konusunu durdurduğu, şirketin kendi yönetim kurulunun şirket faaliyetlerine son verdiği, diğer faaliyet konularıyla ilgili somut bir ticari faaliyetin varlığının kanıtlanamadığı, bilirkişi raporuna göre şirketin zarar etmeye başladığı, öz kaynaklarını önemli ölçüde yitirdiği, faaliyetlerini tamamen durdurduğu, şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebeplerin oluştuğu, gayrimenkulün satış ve değeriyle ilgili ayrı bir dava açıldığından işbu davada değerlendirme yapılmayacağı, davacının haksız olarak bankadan kredi çekilmesini engellediği ve bu nedenle şirketin üretim faaliyetini durdurmak zorunda kaldığı savunulmuş ise de, davalı vekilinin cevap dilekçesinde şirketin ticari faaliyetlerinin durdurulmasına karar verildiğini benimsediği, şirketin üretim faaliyetlerine yönetim kurulunca son verildiğine göre artık kredi alınmasının da bir gerekçesi kalmadığı, fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ve şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
6102 ..."nın 531. maddesinde ""Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir."" hükmü düzenlenmiştir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça şirketin diğer ortaklarının çoğunluk gücünü kötüye kullanarak yaptıkları işlemlerle kendisine ve diğer ortaklara zarar verdikleri, şirket esas sözleşmesinde öngörülen amacını ve konusunu gerçekleştirecek faaliyetlerini sonlandırmış olup, şirketin amacı ve konusunun subjektif olarak imkansız hale geldiği, mali haklarının ihlal edildiği, ortaklar arasında güven ve işbirliği kalmadığı ve aralarında husumet bulunduğu, yönetim kurulu başkan yardımcısının şirketle aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir şirket kurduğu ve halen o şirkette faaliyetlerde bulunduğu ileri sürülerek haklı sebeplerin varlığı iddia edilmiş, davalı tarafça da, davacının şirket aleyhine davalar açmaya başladığında denetçi olduğu, denetçilik yaptığı dönemlerde her yıl genel kurullar yapıldığı, denetçi olarak da ortak olarak da bunlara bir itirazının bulunmadığı, davacının ticari defter ve kayıtlara ulaşamadığı iddiasının yerinde olmadığı, 01.08.2012 tarihli yönetim kurulu kararının davacının isteği üzerine yapılan toplantı sonrası alındığı, bu toplantıda davacı ve yakınlarının imalat faaliyetinden zarar edildiği gerekçesiyle imalattan vazgeçilmesi talebinde bulundukları, bankaya kredi başvurusunda bulunulmasının sebebinin yeni sistem damper ve dorse imalatına geçilmesi, bunun için de makinelerin yenilenmesi ihtiyacı olduğu ancak, davacının girişimleri sonucu bu teşebbüsün de sonuçsuz kaldığı zira, bankadan kredi alınmasını davacının engellediği, bu nedenle şirketin yeni iş koluna geçmek için yatırım yapamadığı, üretim faaliyetlerini bunun için durdurduğu çünkü eski sistem makinelerin yeni sistem damper ve dingil yapmaya elverişli olmadığı, şirket taşınmazından hissenin davacının babasının sağlığında satıldığı ve bunun da zaruriyetten kaynaklandığı, davacının haksız rekabet yapıldığı iddialarının da yerinde olmadığı, şirketin yeni konseptte damper, dingil ve dorse imalatı konusundaki projelerinden vazgeçmediği sadece ertelediği, şirketin 3. kişi ya da kamu kurumlarına hiçbir borcunun bulunmadığı, kredibilitesinin çok yüksek olduğu, üretim faaliyetleri için elverişli fabrika bölümünün kiralama süresi dolan eski kiracıların mahalli boşaltmaları konsusunda ihtarname keşide edildiği savunulmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi cihetine gidilmiş ancak, davalı tarafça ileri sürülen savunmalar, deliller ve rapora itirazlar değerlendirilmediği gibi, davalı şirket zarara uğramış ise bu zararın sebebinin ne olduğu ve ayrıca, davacının daha kusurlu olması halinde işbu davayı açamayacağı nazara alınmaksızın eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabul şekli bakımından da, ..."nın 531. maddesinde, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshine veya fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceği düzenlendiğinden, haklı sebeplerin varlığı halinde anılan madde kapsamındaki fesih yerine seçimlik diğer yetkilerin kullanılıp kullanılamayacağı hususunda bir değerlendirme yapılmaması da doğru görülmemiş, bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.