Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlu hakkında çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, adı geçenin vekilinin icra mahkemesine başvurusunda, çek bedelinden 10.000 TL’nin takip öncesinde ödendiğinden bahisle takibin kısmen iptalini ve %20 tazminat istediği anlaşılmıştır.
Borçlu vekilinin 12.04.2010 tarihindeki kısmi itirazdan sonra, alacaklı vekili tarafından 20.04.2010 tarihinde icra müdürlüğüne müracaat edilmiş ve müvekkili şirkete daha önceki tarihte 10.000 TL ödeme yapıldığı belirtilerek gereğinin yapılması istenmiş ve aynı gün bu kısım için tahsil harcı yatırılmış, yine mahkemeye verilen cevap dilekçesinde bu durum belirtilerek davanın reddi istenmiştir.
Süresinde takibe itiraz edilmesinden sonra gerek borçluların itirazlarından vazgeçmeleri ve gerekse alacaklının itirazı kabul etmesi yahut takibin şekline göre icra dairesine başvurup, takipten feragat etmesi tazminat isteminin incelenmesini engellemez. Aksinin kabulü, itiraz üzerine haklı olmadığını anlayan tarafın talebinden vazgeçmek suretiyle aleyhine tazminata hükmedilmesini engellemesi gibi kabulü mümkün olmayan bir sonuç doğurur (HGK’nun 16.10.1996 tarih, 1996/1601-1711, HGK’nun 21.03.2001 tarih, 2001/266 sayılı kararları…).
O halde, mahkemece İİK’nun 169/a-6.maddesi gözetilerek tazminat koşulları değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken dava açıldıktan sonra alacaklı vekili tarafından borcun ödendiği icra dosyasına beyan edildiğinden bahisle “davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 05.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.