Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/697
Karar No: 2019/514
Karar Tarihi: 02.05.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/697 Esas 2019/514 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/697 E.  ,  2019/514 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Banaz Asliye Hukuk Mahkemesince davanın ön şart yokluğundan reddine dair verilen 20.09.2013 tarihli, 2010/658 E., 2013/274 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.11.2014 tarihli, 2014/3 E., 2014/35853 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı, eşinin muhtarlığı döneminde Ahat Köyünün borçlarında kullanılmak üzere 9.400,00€ u köy tüzelkişiliğine borç olarak verdiğini, bu durumun köy karar defterine de işlendiğini, ancak yeni seçilen muhtarın borcu inkar ettiğini, başlatılan takibe de haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek Banaz İcra Müdürlüğünün 2010/641 sayılı takibine vaki itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
    1- Dava ödünç sözleşmesine dayalı başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece hüküm gerekçesinde davaya konu takibin İİK"nın 58. maddesindeki zorunlu unsurları taşımıyor olması nedeniyle bu takibe dayalı itirazın iptali davası açmanın mümkün olmadığı, davanın bu nedenle dava şartı yokluğundan reddi gerektiği belirtilmesine rağmen bu usuli ret gerekçesinin yanı sıra " Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzelkişiliğinin Euro olarak borç alındığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir" denilerek işin esasına ilişkin de değerlendirme yapılmıştır. Oysa usul yönünden reddine karar verilen davanın esasının incelenmesi mümkün değildir. Bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
    2- Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir...”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin Ahat Köyü’nün eski muhtarı ...’in eşi olduğunu, eşinin muhtarlığı döneminde köy için yapılan yatırımlarda maddi sıkıntıya düşülmesi üzerine müvekkilince köy tüzel kişiliğine 9.400 Euro borç verildiğini, bu durum ve alınan borcun ne şekilde ödeneceğinin köy ihtiyar heyeti tarafından 19.08.2008 tarihli köy karar defterine kaydedilerek imza altına alındığını, muhtarlığın el değiştirmesi sonrasında yeni gelen kişilerin borcu ödemekten imtina ettikleri gibi eşi hakkında görevi kötüye kullandığından bahisle şikâyetçi olduklarını, köy tüzel kişiliğinin usulüne uygun şekilde borçlandığının tespit edilmesi üzerine eşi hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bu saptamaya rağmen borç ödenmeyince davalı hakkında icra takibi başlatıldığını ancak davalının haksız şekilde takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece itirazın iptali davalarında hukuki yarar, geçerli bir ilamsız takibin mevcudiyeti, usulüne uygun şekilde itirazın bulunması ve bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davası açılması şeklindeki dava şartlarının mevcut olması gerektiği açıklanmış, devamında “İİK’nın 58. maddesi takip talebi ve muhtevasını düzenlemektedir. Buna göre; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği, faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün açık şekilde belirtilmesi zorunludur. Banaz İcra Müdürlüğünün 2010/641 Esas sayılı takip dosyasında borcun yabancı para borcu olup olmadığı, yabancı para borcu ise hangi tarihteki kur üzerinden Türk parasına çevrildiği, borcun vadesi ve faizin başlangıç tarihi belirtilmediği anlaşıldığından bu itibarla davacı tarafça yapılan takibin İİK’nın 58. maddesindeki zorunlu unsurları taşımadığı açıktır. Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzelkişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir. İtirazın iptali davasında usulüne uygun ve geçerli bir ilamsız takibin bulunması dava şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınmalıdır. Davacı tarafça yapılan icra takibinin denetime elverişli ve usulüne uygun olmadığı, bu itibarla eldeki dava için dava şartının eksik olduğu anlaşıldığından açılan davanın ön şart yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş” denilmek suretiyle “ön şart yokluğundan” davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçe ile usul yönünden bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece takip talebinin ve ödeme emrinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 58/3. maddesinde düzenlenen şartları taşımadığını, zira borcun yabancı para borcu olup olmadığı, yapancı para borcu ise hangi tarihteki kur üzerinden Türk Lirasına çevrildiği, borcun vadesi ve faizin başlangıç tarihlerinin talepte yer almadığını, bu nedenle itirazın iptali davasında aranan ön koşul mevcut olmadığından davanın reddedildiğini, bozma kararında belirtilen “Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzel kişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir” cümlesinin yalnızca Euro cinsinden talep edildiği beyan ve iddia edilen miktarın (takip talebinde) hiç gösterilmemiş olduğuna vurgu yapmak için kullanılmış olduğu, işin esasına girildiği anlamına gelmeyeceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece itirazın iptali davasına konu takip talebinin İİK’nın 58/3. maddesinde aranan açıklamaları içermemesi nedeniyle geçerli bir takip olmadığından dava ön koşulu yokluğundan davanın reddine dair verdiği karar gerekçesinde kullanılan “Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzel kişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir” şeklindeki anlatımın, dava usulden reddedilmişken aynı zamanda esasının da tartışıldığı sonucuna varacak şekilde hükmün usul yönünden bozulmasını gerektirir çelişki yaratıp yaratmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle usul hukukunda “hüküm” ile ilgili kavram ve kuralların kısaca incelenmesi yerinde olacaktır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294. maddesinde düzenlendiği üzere hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada oluşturulur ve tefhim edilir. Hükmün tefhimi, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle gerçekleştirilir.
    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141. maddesi uyarınca yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir (10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
    Mahkeme önüne gelen uyuşmazlığı usule veya esasa ilişkin bir nihaî kararla sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmiş ise; bu nihaî karar hükümdür. Uyuşmazlığı usule ilişkin kararlarla sonuçlandıran mahkeme kararları, hüküm teşkil etmeyen usule dair nihaî kararlardır. Bu nedenle “karar” sözcüğünün kapsamına hem maddi hukuka ilişkin “hüküm” adı verilen kararlar, hem de usule ilişkin nihaî kararlar girmektedir. Nihaî karar kapsamına da hem hüküm niteliğindeki kararlar, hem de usule ilişkin kararlar dâhil bulunmaktadır (Postacıoğlu, İ.E./Altay,S.: Medenî Usul Hukuk Dersleri, İstanbul 2015, s.757).
    Usule ilişkin nihaî kararlar, uyuşmazlığın esası hakkında herhangi bir çözüm içermedikleri için maddi anlamda kesin hüküm gücünden yoksundurlar. Dolayısıyla, kararın ilişkin bulunduğu usulî sorun giderildikten sonra açılan davada kesin hüküm itirazında bulunulamaz (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2016, s.984). Bu kararlar genelde usulî bir eksikliğin yahut usul kurallarına uyulmamış olmasının sonuçlarını tespit edici bir nitelik taşırlar (Boran Güneysu, N.: Medeni Usul Hukukunda Karar, Ankara 2014, s. 109).
    Bir davada usulî ret sebepleri varsa öncelikle davanın esasına girilmeden usulden reddedilmesi zorunludur. Bir başka deyişle, davada hem usulden hem de esastan ret sebeplerine dayanılarak davanın reddine karar verilmesi olanaksızdır. Aksi yönde bir uygulama yukarıda açıklanan hükümlere aykırılık teşkil edecektir.
    Somut uyuşmazlıkla ilgili temel kural bu suretle belirlendikten sonra Özel Daire ve Yerel Mahkeme arasındaki anlaşmazlığın tespitine geçilecek olur ise;
    Yerel mahkemenin usulden ret kararı gerekçesinde yer alan “Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzel kişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir” şeklindeki ifadesi dava ön koşulu yokluğundan reddedilmiş bir davada delilleri değerlendiren, işin esasına temas eden kabuller içeren bir gerekçe olup yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlıktan yeni uyuşmazlıklar doğurabilecek mahiyet arz ettiğinden hukuka uygun bir karar gerekçesinden bahsedilemez.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi