Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2008/4-399
Karar No: 2008/408
Karar Tarihi: 28.05.2008

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/4-399 Esas 2008/408 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2008/4-399 E.  ,  2008/408 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 12/02/2008
    NUMARASI : 2007/425-2008/27

    Taraflar arasındaki “satışın iptali ve tazminat“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 5. Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 18.04.2006 gün ve 2005/327 E- 2006/121 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 26.03.2007 gün ve 2007/1792-3875 sayılı ilamı ile; (...Davacılar, murisleri Y...ın bankadaki parasının yarısını davalı Y... ile müşterek hesaba dönüştürdüğünü, ayrıca otomobilini de diğer davalıya muvazaalı olarak sattığını ileri sürerek muvazaalı yapılan bu işlemin iptali ile devredilen bankadaki paraların tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacılar muris muvazaasına dayanarak istemde bulunmuşlardır. Şu durumda yapılan işlemlerde muvazaa olup olmadığı araştırılıp sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması doğru görülmemiş bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, muris tarafından davalılardan B..A..’a yapılan otomobil satış işleminin iptali ile, diğer davalı Y..D..tarafından çekilen paradan davacının miras payına düşen kısmın tahsili istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili; müvekkilleri ile davalılardan Y.. D..in ortak miras bırakanı Y.. M..D.."e ait Finansbank Erenköy ve Yapı Kredi Bankası Erenköy Uydu Şubelerinde bulunan Dolar ve YTL münferit hesaplarının kapatılarak aynı gün davalı eş Y. D..le birlikte müşterek hesaba dönüştürülmek suretiyle muvazaalı işlem yapıldığını; öte yandan, muris Y.. M.. D..’in ....US 678 plaka sayılı 1974 model otomobilini Kadıköy ..... Noterliğinde yapılan 19.8.2004 tarihli sözleşme ile muvazaalı olarak davalı Y.. D..in önceki eşinden olma oğlu diğer davalı B.. A..’a sembolik bir bedelle sattığını; her iki işlemde de gerçek amacın açıkça mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, davalı eş Y.. D.. tarafından bankalardan çekilmiş bulunan paraların ½ sinin yasal faizi ile birlikte adı geçen davalıdan tahsiline, .... US 678 plaka sayılı otomobilin diğer davalı B.. A..a satışına dair 19.8.2004 tarih ve 13775 Yevmiye numaralı satış sözleşmesinin iptali ile ½ payının davacılar adına Trafik Siciline tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili; menkul hükmünde bulunan bankadaki mevduat hesabı ile ilgili olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak dava açılamayacağını, dava dilekçesinde ileri sürülen bir kısım banka hesaplarının muris tarafından kapatılmış olup müvekkili Y..D..le ilgisinin bulunmadığını, dava konusu diğer banka hesaplarının da murisle müvekkilinin müşterek hesabı olduğunu ve murisin kendi payına düşen miktarları müvekkiline bağışladığını, müvekkili B.. A..ile muris arasında yapılan otomobil satışının ise gerçek bir satış olduğunu, aracın satımına ilişkin sözleşme geçersiz olsa dahi otomobilin bağışlanmasına ilişkin bulunan gizli sözleşme şekil şartına bağlı olmadığından muris muvazaası nedeniyle kaydın iptalinin istenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
    Mahkemenin “davacıların, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açamayacakları, ancak tasarrufun iptali veya tenkis davası açmaları gerektiği” gerekçesiyle “ davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, “murisin bankadaki parasını davalı eşine bağışladığı, ...US 678 plakalı aracın ise yine muris tarafından davalı B.. A..’a satış gibi gösterilmekle beraber bağışlandığı, esasen bu yönün taraflarca da kabul edildiği, menkul niteliğindeki paranın ve aracın bağışlanmasına dair sözleşme resmi şekle tabi olmadığından geçerli bulunduğu, bu itibarla yapılan işlemlerin muvazaalı olup olmadığının araştırılmasının gerekmediği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; davacıların, murise ait otomobilin ve banka hesaplarında bulunan paranın, muvazaalı bir şekilde bağış yoluyla davalılara devir ve teslim olunduğu iddiasıyla bu işlemlerin iptalini talep edip edemeyecekleri, mahkemece muvazaa iddiasının araştırılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
    İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “bir aktin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır” hükmüne yer verilmiştir.
    O halde muvazaa; tarafların üçünü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle, irade açıklamasında bulunan taraflar bu açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir.
    Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.
    Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.
    Şu halde, özellikle mevsuf (nispi) muvazaada ilke olarak görünüşteki işlemin altına saklanan ve tarafların içerik ve sonuçlarıyla birlikte gerçekleştirmek istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Bu geçerliliğin, tarafların gerçek ve uygun iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklandığı ve onun, muvazaalı hukuki işlemin altına gizlenmiş olmasının, ilke olarak geçerliliğini etkilemediği her türlü duraksamadan uzaktır.
    Ne var ki; muvazaada, gizli işlem şekle bağlıysa ve bu gizli işleme ilişkin irade açıklamaları şekle uygun yapılmamışsa, görünüşteki işlem yapılırken yasaların öngördüğü şekle uyulmuş olması, gizli işlemdeki şekle aykırılığı gidermez. Bu durumda, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından her hangi bir sonuç doğurmadığı gibi, gizli işlem dahi şekle aykırılıktan dolayı geçersizdir.
    Nitekim bu ilke, 7.10.1953 gün ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında çok açık bir şekilde dile getirilmiş; tapuda kayıtlı taşınmaz malın muvazaalı satış işlemiyle miras hakkından yoksun edilen kimselerin dava hakkına ilişkin uyuşmazlığın irdelendiği 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da, tüm mirasçıların görünüşteki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri sonucuna varılmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki; taşınmaz mallar dışındaki değerlerde, eş söyleyişle taşınır mal, alacak ve haklarda, zilyetliğin geçişi yollarından olan kısa elden teslim, zilyetliğin havalesi ve hükmen teslim ile bağışlama yapılabileceği, burada özel olarak bir biçim öngörülmediği kuşkusuzdur. Nitekim Borçlar Kanununun 237/1. maddesi, “Elden bağışlama, bağışlayanın bir şeyi bağışlanana teslim etmesiyle vücut bulur.” Hükmünü amirdir.
    Şu durumda, taşınmazların şekil şartına bağlı olmaksızın elden bağışlanabilme olanağı bulunmadığı halde; taşınır mallar ve alacakların zilyetliğinin devri konusunda bir geçerlik şekli öngörülmediğinden, dava konusu otomobil ve para da olduğu gibi hukuken taşınır eşya niteliğinde sayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi işlemi hukuken geçerlidir.
    Sonuç olarak; temyize konu davada, miras bırakan Y..M.. D..’in banka hesaplarındaki münferit hesabı müşterek hesaba çevirerek davalı eş Y.. D..tarafından çekilmesine muvafakat etmesi karşılıksız kazandırma niteliğinde olup, murisin davalı B..A..ile otomobilin satışına dair yaptığı sözleşmenin gerçekte bağışlama olarak yapıldığı iddia ve kabul edilmiştir. Az yukarıda ifade edildiği gibi, her iki hukuki işlemin konusu olan otomobil ve para üzerindeki zilyetlikten ibaret olan hakkın devri hususuna ilişkin gizli bağış sözleşmesi, hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından geçerlidir.
    O halde; davacıların, hukuken taşınır eşya niteliğinde bulunan otomobil ve paranın muvazaalı bir şekilde bağış yoluyla davalı tarafa zilyetliğin devir ve teslim olunduğuna ilişkin işlemlerin iptalini istemesi olanaklı değildir. İptali istenen işlemler geçerli olduğuna ve davacı taraf ancak koşulları gerçekleşirse tenkis isteyebileceğine göre, bu davada muvazaa iddiasının araştırılmasına lüzum bulunmadığı açıktır.
    Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, isabetli teşhis ve değerlendirme sonucu dava konusu olan otomobil ve paranın muris tarafından davalılara bağışlanmasına dair gizli işlemin geçerli olduğu ve bu nedenle davacıların muvazaa iddiasına dair araştırılması gereken bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
    SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 28.05.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi