1. Hukuk Dairesi 2015/1427 E. , 2018/14189 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kök mirasbırakanları...."ın, dava konusu taşınmazlarını, murisleri Mağfure Tiryaki’den mal kaçırmak amacı ile bizzat tapu kaydında kendi beyanı ve mührü ile “meccanen sattım” ibaresi ihtiva etmek kaydıyla, diğer dört çocuğuna satış suretiyle devrettiğini, mevcut taşınmazlar üzerinde bu güne kadar tesis kadastrosu dışında hiçbir kadastro çalışması yapılmadığını, halen eski tapu ve ölçümlerin geçerli olduğunu, bu nedenle Kadastro Kanunu’ndan doğabilecek bir dava zamanaşımının söz konusu olmadığını, yapılan tasarrufun tabi olduğu dönemine göre yasal iki dayanak bulunduğunu, bunların Şer"i Hukuk ve Örfi Hukuk olduğunu, Şer"i Hukuk düzenlenmesine göre; meccanen mal satımının batıl olduğunu, Örfi Hukukta ise 20. yüzyıl başında Osmanlı Devletinde 6 Mart 1913 tarihinde yürürlüğe giren ve Cumhuriyetin ilanı dahil Medeni Kanun’un ilanına kadar geçen sürede Tevsi-i İntikal Kanunu adı ile bir kanun uygulandığını, bu kanunun miras hukukunda zümre usulünü getirdiğini, Mir-i Arazi dahil her türlü arazide uygulandığını, mirasçılıkta ilk sırayı mutasarrıfın füruunun aldığını ve çocuklar arasında eşitlik ilkesinin esas alındığını ileri sürerek 929 ada 2 , 969 ada 13 ve 965 ada 1 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,..., davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu taşınmazların kadastrosunun kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıldan fazla bir sürenin geçtiğini, ayrıca taşınmazların bağışlama iradesi ile bedelsiz olarak devredilmesi nedeni ile muvazaaya dayanılamayacağını, tenkis için ise hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalı ... ve ... kadastro tespitinin üzerinden 24 yıl geçtiğini, hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiğini, davalı ... hak düşürücü sürenin geçtiğini, ayrıca dava konusu edilen 969 ada 13 parsel sayılı taşınmazın kök muris ile hiçbir ilgisinin olmadığını, babası .... ve amcası ...’ın ortak olarak dava dışı kişilerden satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalılar ...,..., ... ,..., ... , ... davayı kayıtsız şartsız kabul ettiklerini bildirmişlerdir.
Mahkemece, kadastro teknisyenleri huzurunda tescile dair verilen beyanların ve özellikle 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde ve hukukumuzda muris muvazaasının hukuki dayanağını teşkil eden BK. 19 madde ile 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının somut olaya uygulanamayacağı, kaldı ki "meccanen satma" işleminin "bağış" niteliğinde olduğu, muvazaalı bir işlem olmadığı gerekçeleri ile muris muvazaası sebebine bağlı olarak davacının tapu iptal ve tescil talebinin esastan, tenkis talebinin de 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile usulden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma masraflarının yatırılmaması nedeni ile duruşma talebinin reddine karar verildikten sonra, Tetkik Hâkimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle mirasbırakan ...929 yılında öldüğü, çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin 1987 yılında kesinleştiği, dolayısıyla 3402 sayılı Yasanın 12/3.maddesindeki 10 yıllık sürenin geçmesi nedeni davanın reddine karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 112.90.TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılaara iadesine, 07.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.