Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
TTK. nun 688/6. maddesi gereğince senette tanzim yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanun"un 689/son maddesine göre ise, tanzim edildiği yer gösterilmeyen bir bononun, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Tanzim yeri olarak idari birim adı (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması yeterli olup, ayrıca adres gösterilmesi zorunlu bulunmamaktadır. Somut olayda, takip dayanağı bonoda TTK. nun 688/6. maddesi uyarınca tanzim yeri bulunmadığı gibi, aynı Kanun"un 689/son maddesine uygun biçimde bonoyu tanzim eden borçlu İ.Ortalık"ın ad ve soyadı yanında yazılı bir idari birim adının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, tanzim yeri bulunmayan bu belge, TTK. nun 688/6. maddesi gereğince kambiyo senedi vasfında bulunmamaktadır. Buna göre takibin İİK. nun 170/a maddesi uyarınca iptali gerekir ise de aynı maddenin son fıkrasında “her ne suretle olursa olsun, .....borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise” takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfını taşımadığı nedeni ile takibin iptal edilemeyeceği hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, borçlu icra mahkemesine başvurusunda alacaklıya olan toplam borcunun 2.600,00 TL olduğunu ileri sürerek, borcu kısmen kabul ettiğinden, İİK.nun 170/a-son maddesi hükmü gereğince senedin kambiyo senedi vasfında olmadığı nedeniyle, İİK.nun 170/a maddesine dayalı olarak takibin iptaline karar verilemeyeceğinden, dayanak belgenin kambiyo senedi vasfını taşımadığı yönündeki eksiklik nazara alınmamıştır.
Ancak, borçlu vekili, aleyhlerinde yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı süresi içinde borca itiraz etmiş, fakat borçlu olmadığını İİK. nun 169/a. maddesinde belirtilen nitelikteki belgeler ile ispat edememiştir. Mahkemece itirazın reddine ve alacak tutarına göre borçlunun %40 inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir. Fakat, İİK. nun 169a/6. maddesi gereğince borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için, mahkemece takibin muvakkaten durdurulmasına karar verilmiş olması gerekmektedir. Somut olayda ise takibin mahkemece muvakkaten durdurulmasına ilişkin bir karar mevcut değildir. Bu nedenle, borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, mahkeme kararının düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.
Kabule göre de borçlu toplam borcunun 2.600,00 TL olduğunu belirtip borca kısmen itiraz ettiği halde, itiraz edilen asıl alacak kısmı yerine, toplam alacak üzerinden aleyhine tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mustafakemalpaşa İcra Mahkemesi"nin 28.6.2010 tarih ve 2010/20 Esas, 2010/132 Karar sayılı kararının hüküm bölümünün tazminatla ilgili kısmının karar metninden çıkartılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekliyle İİK 366 ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), mahkeme kararı düzeltilerek onandığından harç alınmasına yer olmadığına, 29.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.