14. Hukuk Dairesi 2015/9380 E. , 2017/2457 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.02.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olayda; davalılar vekilinin cevap dilekçesinde ve sonraki aşamalardaki beyanlarında adı geçen taşınmazda dava konusu paya tekabül eden kısmın yaklaşık 10-15 seneden beri müvekkillerine hissesini satan Teslime Karadağ tarafından bağ olarak kullanıldığını, aynı zamanda davacının da kendi payına isabet eden kısmı ekip diktiğini belirterek; fiili taksim savunması yapmıştır. Dosyada yer alan 13.11.2014 tarihli fen bilirkişisi raporunda taşınmazın bazı kısımlarının sürülmüş boş tarla olarak ve bazı kısımlarının da farklı cins ve büyüklükte üzüm bağlarının bulunduğu belirtilmiş, taşınmazdaki farklı kullanım durumları ve kullanım alanlarının miktarı ayrı ayrı krokide gösterilmiştir. 02.12.2014 tarihli zirai bilirkişi raporunun sonuç kısmında ise, zeminde paydaşların gerek toprak sırt ve gerekse taş kalıntılarından oluşturulan sınırlardan iki ayrı sınırla üçe bölündüğü ve iki ya da 3 ayrı kişi tarafından kullanıldığı kanaatine ulaşılmıştır. Ayrıca İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü çiftçi kayıt sistemindeki bilgilerden dava konusu parselin 14.950,00 m2"lik kısmının resmiyette davalıların bayi Teslime Karadağ tarafından kullanıldığı kaydının mevcut olduğu saptanmıştır. 10.11.2014 tarihli keşifte dinlenen davacı tanığı Yunus Gür yeminli beyanında; "taşınmazın doğu tarafında bir bölümün davacı ... tarafından kullanıldığını, geri kalanını da Mehmet Karadağ"ın kullandığını, ayrıca dava konusu taşınmazın bir bölümünü davacı ..."dan kiraladığını", davacı tanıklarından Murtaza Yıldız ise yeminli beyanında; " taşınmazda pay satın aldığı 2003 yılında taşınmazı Mehmet Karadağ"ın kullandığını, bir süre payına karşılık gelen bir bölüm kullanamadığını, 2013 yılından beri ise taşınmazın doğu tarafında bir kısım yeri kullanabildiğini", davalı tanığı Mahmut Karakaya ise yeminli beyanında; "dava konusu taşınmazın paydaşlarının bir kısmının babası olan amcası Ali Karakaya"nın parselin bir kısmını kızı Teslime Karadağ"a verdiğini, bir kısmını Mehmet Karadağ"ın kullandığını, geri kalan kısmının ise başkaca paydaşlar tarafından ekilip biçildiğini, fiili taksimin mevcut olduğunu" beyan etmişlerdir. Dinlenen tanık beyanları ve bilirkişi raporları birbiri ile örtüştüğü görülmüş davacı ... ile davalılara pay satan Teslime Karadağ"ın dava konusu taşınmaz üzerinde bir kısım yerleri kullandıkları ve böylelikle fiili taksim olgusunun gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.