2. Hukuk Dairesi 2015/24810 E. , 2016/1648 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; bozulmasına dair Dairemizin 06.10.2015 gün ve 3339-17506 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Mahkemece, 02.12.2014 tarihinde verilen hüküm, taraflarca yasal sürede temyiz edilmiş, ne var ki, ilk incelemede davacı erkeğin temyiz itirazının incelenmesi gözden kaçmış, davalı kadının temyiz itirazlarına hasren inceleme yapılmış, bu yapılan incelemede de davacı erkeğin ön incelemeden önce 26.03.2014 tarihinde bildirdiği tanık listesi, ikinci tanık listesi kabul edilmiştir. Dairemizce ilk incelemede davacı erkeğin temyiz itirazları incelenmediğinden ve 26.03.2014 tarihinde bildirdiği tanık listesi süresinde olduğundan, davacı erkeğin karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 06.10.2015 tarih 2013/3339 esas, 2015/17506 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Her iki tarafın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Başka kadınla yaşayan davacı erkek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise, Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Davacı erkeğin karar düzeltme talebinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/1-4. maddeleri gereğince kabulüne, Dairemizin 06.10.2015 tarih 2013/3339 esas. 2015/17506 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, her iki tarafın temyizine hasren yapılan incelemeye göre hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı kadının diğer, davacı erkeğin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme harcının istek halinde yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.02.2016 (Çrş.)