1. Hukuk Dairesi 2015/14061 E. , 2018/14075 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.10.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat .... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 131 ada 1, 132 ada 2, 133 ada 1, 134 ada 2, 135 ada 1, 136 ada 2, 137 ada 1, 140 ada 1, 141 ada 1, 142 ada 1 ve 144 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ( imar ile oluşan ) geldisi olan kök 1442 parsel sayılı taşınmazın 55.911 m2’lik kısmının ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2000 tarih ve 2000/1316 E 2000/1618 K sayılı ilamı ile adına tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, yargılamanın yenilenmesi talebinin de reddedildiğini, imar uygulaması ve kamulaştırma şerhlerinin varlığı nedeniyle kök 1442 parsel sayılı taşınmazın 55.911 m2’lik kısmının mahkeme kararına uygun tapu müdürlüğünce adına tescil işlemlerinin yapılamadığını, tapuda malik olarak gözüken Hazine’nin anılan imar parsellerini durumu bilen davalı kooperatife satış yoluyla devir ettiğini, davalı adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı 1998 yılında yapılan tahsise uygun olarak tapuda malik gözüken Hazine’den satın aldığını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, davacının 13 yıl durumu gizledikten sonra dava açmasının TMK’nun 2. maddesine aykırılık teşkil edeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı kooperatifin iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğu ve TMK’nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetinin korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle eldeki davaya dayanak yapılan mahkeme kararlarının incelenmesi gerekmektedir.
... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2000 tarih ve 2000/1316 E 2000/1618 K sayılı ilamının incelenmesinde; 11.08.2000 tarihinde ...’nın Hazine aleyhine 1442 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını imar ihya ederek zilyetlik hükümlerine göre kazandığı halde Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, iptal-tescil isteğinde bulunduğu, yargılama neticesinde ... ili .... ilçesi ... köyünde kain 1442 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi ... Sözeyataroğlu imzalı 16.10.2000 tarihli raporun krokisinde ‘’ A ‘’ harfi ile gösterilen 55.911 m2’lik kısmının Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verildiği, anılan kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesi incelemesinden geçerek 27.02.2001 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.
... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.10.2006 tarih ve 2001/784 E 2006/264 K sayılı ilamının incelenmesinde; 18.07.2001 tarihinde Hazine’nin ...’ya husumet yönelterek, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2000 tarih ve 2000/1316 E 2000/1618 K sayılı dosyasına yönelik yargılamanın yenilenmesini istediği, mahkemece davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesi incelemesinden geçerek 06.02.2008 tarihinde kesinleştiği sabittir.
Dava konusu imar parselleri ile geldisi olan kök 1442 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının incelenmesinde; ... ili ... ilçesi ... köyünde kain 1442 parsel sayılı 240.000 m2’lik taşınmazın ‘’ ... – .... ‘’ niteliği ile 15.05.1992 yılında yapılan kadastro çalışması neticesinde Hazine adına tespit edildiği, süresi içerisinde....’in tespite itirazı üzerine ... Kadastro Mahkemesi’nin 30.03.1994 tarih ve 1992/260 E 1994/912 K sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği, 1442 sayılı parselin 11.07.1994 tarih ve 8405 yevmiye no’lu işlemle Hazine adına hükmen tescil edildiği, dosya kapsamında alınan 03.11.2014 tarihli bilirkişi raporu uyarınca, ... Valiliği İl İdare Kurulu’nun 16.05.2000 tarih ve 4/1159 sayılı kararına istinaden 3194 sayılı Yasa’nın 18. maddesine göre 240.000 m2’lik 1442 sayılı parsele ayırma çapı düzenlenerek 135.799,37 m2’lik kısmının imar uygulamasına tabi tutulduğu, 68.712,16 m2’lik düzenleme ortaklık payı kesildiği, imar uygulaması ile oluşan parsellerin 11.01.2001 tarih ve .... yevmiye no’lu işlemle tapu sicilinde tescil edildiği, hükmen tescile karar verilen uyuşmazlık konusu 55.911 m2’lik kısmın, imar uygulamasına dahil edilen 135.799,37 m’lik kısım içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, dava konusu 131 ada 1, 132 ada 2, 133 ada 1, 134 ada 2, 135 ada 1, 136 ada 2, 137 ada 1, 140 ada 1, 141 ada 1, 142 ada 1 ve 144 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki Hazine payları 4706 sayılı Yasa kapsamında 22.07.2013 tarihli akitler ile davalı kooperatife satış suretiyle temlik edilmiştir.
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; ‘’ Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. ‘’, 1022/1. maddesinde; ‘’ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır. ‘’, 1023. maddesinde; ‘’ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. ‘’ , 1024/2. maddesinde; ‘’ Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. ‘’ düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
Eldeki davada, 4721 sayılı TMK’nın 705. maddesi uyarınca davacı ..., kök 1442 parsel sayılı taşınmazın 55.911 m2’lik kısmının mülkiyetini ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2000 tarih ve 2000/1316 E 2000/1618 K sayılı kararı ile tescilden önce kazanmıştır ve mülkiyetin tapu siciline tescil edilmesi işlemi kurucu değil açıklayıcıdır.
Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık dava konusu imar parsellerini ( 55.911 m2’nin gittileri ) Hazine’den satın alan davalı kooperatifin hukuki durumudur. Davalının ilk el mi, yoksa ikinci el mi olduğu hususu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Dava dışı Hazine, mahkeme kararı ile mülkiyeti tescilden önce Ayşe tarafından kazanılan 55.911 m2’lik kısmın gittisi olan çekişmeli imar parsellerini ( veya paylarını ) 22.07.2013 tarihli akitler ile davalı kooperatife satış yoluyla temlik etmiştir. 22.07.2013 tarihli akitlere Hazine ve davalı kooperatifin taraf olduğu, Hazine’nin mülkiyeti elinden çıkmış parselleri devrettiği gözetildiğinde, 22.07.2013 tarihinde Hazine ve davalı arasındaki akitler geçersizdir. Sicilin illetini (sebebini) oluşturan 22.07.2013 tarihli akitler geçersiz olduğundan davalı kooperatifin ilk el olarak ediniminin korunmasının mümkün olmadığı, davalının 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesinde geçen üçüncü kişi sıfatını taşımadığı, ... ve Hazine haricindeki üçüncü kişi olarak yorumlanmaması gerektiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davalı kooperatifin ilk el konumunda olduğu, iyiniyetli olmasının neticeye etkili olmadığı, 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek kök 1442 parsel sayılı taşınmazda davacı adına tesciline karar verilen 55.911 m2’lik kısmın dava konusu parsellere ne miktarda şuyulandırıldığının tespiti ile tespit edilen pay miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.11.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
1442 parsel sayılı taşınmaz Hazine adına kayıtlı iken davacı tarafından Hazine aleyhine ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2000/1316 esas sayılı dava sonunda tapunun iptali ile davacı adına tescile ilişkin kararın 27.02.2001 tarihinde kesinleştiği ancak bu arada taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğu ve birçok imar parselinin oluştuğu, çekişme konusu 131/1 - 132/2 - 133/1 - 134/2 - 135/1 - 136/2 - 137/1 - 140/1 - 141/1 - 142/1 - 144/1 imar parsellerinin 11.01.2001 tarihinde hazine adına yazıldığı, bilahare 22.07.2013 tarihinde 4706 sayılı yasa kapsamında davalıya satıldığı, bu gelişmeler nedeniyle davacının, tescil hükmünü infaz ettiremediği kayden sabittir.
TMK’nun 705/2 maddesi uyarınca davacının mülkiyeti tescilden önce kazandığı tartışmasızdır.
Diğer taraftan “ tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan kişinin bu kazanımı korunur. (TMK 1023. md.) Yasada öngörülen ve dayanağını TMK’nun 3. maddesinden alan iyiniyetin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği de kuşkusuzdur. Ancak, bu özenin ve dikkatin sicile yönelik olması gerektiği de tartışmasızdır. Sicile güvenen kişinin sicilin dayanağını oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğü yoktur. 1023. maddeye göre tescil herhangi bir nedenle yolsuz olsa yani hak sahibi ya da hakkın konu ve kapsamı bakımından gerçeği yansıtmasa bile, mülkiyet ya da başka bir aynrı hak edinen üçüncü şahsın iyiniyetli olması koşulu ile bu edinimi geçerlidir.
Somut olaya gelince; davacı tarafından Hazine aleyhine açılan ve kabulle sonuçlanan karar henüz kesinleşmeden 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar çalışmaları başlamış ve imar parselleri oluşmuş ve imar parselleri Sanayi Başkanlığı .. Sanayi Siteleri Genel Müdürlüğünün tasarrufu ve Maliye Bakanlığının onayı ile 1998 yılında sanayi sitesi yapım alanı olarak tahsisi yapılan 500 dönümlük alan içinde kalması nedeniyle davalı kooperatife satılmıştır. Satış tarihi itibariyle kayıtlarda bir takyidat yer almamaktadır. Toplanan deliller ile davalının, davacı ile Hazine arasında süregelen ihtilafı bildiği de kanıtlanmış değildir. Devlete güven esas olup, Hazineden taşınmaz edinen kişinin bu güveni taşıması da asıldır.
Davacı, kaybını Hazine’den bedel alarak karşılayabilecektir.
Tüm bu nedenlerle davalının iyiniyetinin korunması gerektiği, davanın reddine dair hükmün onanması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.