
Esas No: 2015/7073
Karar No: 2018/4142
Karar Tarihi: 16.4.2018
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/7073 Esas 2018/4142 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı ... vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 10.4.2018 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı ... ve vekili Av. ... geldi. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı ...’in müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları ... takibi sırasında borcu karşılayacak haczi kabil malı bulunamadığını ancak kendileri tarafından borçluya satılan sacların muvazaalı olarak diğer davalı ...’ya satıldığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı ... davanın reddini savunmuş, diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, Daire’mizin 26.4.2012 tarih ve 2012/2021 Esas 2012/5218 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne, davacı ile borçlu ... ile ... arasında 25/12/2004 tarih ve 785380 numaralı faturaya istinaden 149.442.850.000; 27/12/2004 tarih ve 785381-785382 numaralı faturalara istinaden 220.772.489.000; 30/12/2004 tarih ve 785384 numaları faturaya istinaden 216.929.312.000 TL ile toplam 587.144.651.000 TL değerindeki sac satımına ilişkin satış işleminin İ.İ.K 277.madde hükümlerine göre iptaline, karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi ... ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m.294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m.297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 08/07/2014 tarihli kısa kararında "davanın
kabulüne" denildiği halde, gerekçeli kararda “davanın kabulüne, davacı ile borçlu ... ile ... arasında 25/12/2004 tarih ve 785380 numaralı faturaya istinaden 149.442.850.000; 27/12/2004 tarih ve 785381-785382 numaralı faturalara istinaden 220.772.489.000; 30/12/2004 tarih ve 785384 numaları faturaya istinaden 216.929.312.000 TL ile toplam 587.144.651.000 TL değerindeki sac satımına ilişkin satış işleminin İ.İ.K 277.madde hükümlerine göre iptaline,” şeklinde yazıldığı görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı ...’nın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davalı ...’nın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ..."ya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."ya geri verilmesine 16.4.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.