10. Hukuk Dairesi 2018/775 E. , 2018/1490 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur (5510 sayılı Kanun"un 4/1-b maddesi) 20.04.1982-03.10.2000 tarihleri arasında sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini de zorunlu kılmaktadır.
1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26. madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan 4956 sayılı Yasa"nın 47.maddesi ile 02.08.2003 tarihinde 1479 sayılı Yasa"ya eklenen geçici 18.maddede; sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların, sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı düzenlenmiştir. Geçici 18. madde Kuruma 02.08.2003 tarihine kadar giriş bildirgesi vermeyen veya Kurum tarafından re"sen tescil edilmeyen veya Kuruma tescil isteği yerine geçen prim ödemesi bulunmayan sigortalılılar yönünden sigortalı olmak hakkını engellemektedir. Davacı, 23.5.2001 tarihli giriş bildirgesi ile 4.10.2000 tarihinde tescili yapıldığından söz konusu miladın davacı yönünden uygulama yeri yoktur.
Ancak davacının, 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddeleri çerçevesinde ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacının, ihtilaf konusu dönemde zorunlu sigortalılık şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenmesi gerekmektedir.
Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24. ve 25. maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler ve tüzel kişilerden limited şirketlerin ortakları zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiş, limited şirket ortakları yanında anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları da kapsama alınmıştır. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinin (1) numaralı bendinin(a)ve(h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, bu düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değiştirilen hükümle 02.08.2003 gününden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise esnaf ve sanatkâr sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir. Son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma şartı korunup, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmış, ayrıca, anonim şirketlerin kurucu ortakları kapsamdan çıkarılmıştır.
Kural olarak, 1479 sayılı Kanunda yapılan bu değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir.
Somut olayda; davacının sigortalılık talep ettiği dönemde vergi kaydı ve Anonim Şirket kurucu ortaklığı ile yönetim kurulu üyeliği net olarak ortaya konulmamıştır. Davacının 1.10.1986-31.12.1986 ve 25.5.1989-15.12.2003 tarihleri arasında mobilya imalatı faaliyetinden vergi kaydı olduğu ancak, Haskon Cıvata ve Ticaret Anonim Şirketinin kurucu ortakları arasında yer almadığı, şirket ortağı olduğu, yönetim kurulu üyesi olup olmadığının belli olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının sigortalılık talep süresi dikkate alınarak yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında davacının 1479 sayılı Kanunun 24,25. maddeleri kapsamında sigortalılığının değerlendirilmesinde eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.