14. Ceza Dairesi 2016/3265 E. , 2016/8179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükmün sanık müdafii tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 23.11.2016 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından ...hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnamelere dayanarak sanık ... adına gelen Av. ... ve Av. ... huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık ... hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafileri temyiz layihalarını açıklayarak savunmalarda bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istediler.
Sanık müdafii Av. ... 2 sayfalık yazılı savunma dilekçesi ve ekinde iki adet Yargıtay kararı sundu. Alındı, okundu, dosyasına konuldu.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözleri sorulan sanık müdafileri savunmalarına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 07.12.2016 Çarşamba günü saat 13:30"a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141, 5271 sayılı CMK"nın 34/1, 230 ve 1412 sayılı CMUK"nın 308/7. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ile bunun nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği ve hükmün CMK"nın 230. maddesine uygun şekilde gerekçe içermemesinin aynı Kanunun 289/1-g maddesinde kesin hukuka aykırılık hali olarak düzenlendiği gözetilmeden sanık hakkında temel ceza belirlenirken kanundaki ifadelerin tekrarıyla yetinilerek yazılı şekilde teşdiden hapis cezasına hükmedilmesi,
Suç tarihinde sanığın mağdureyi kolundan tutarak aracın içine çekmesinin ardından hareket ettiği ve yaklaşık 200 metre ilerledikten sonra mağdurenin şahsına herhangi bir zarar vermeksizin kendiliğinden petrol istasyonu yakınında bıraktığı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından hakkında TCK"nın 110. maddesinin tatbiki gerektiği hususu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini,
Hükümden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki savunması bu itibarlarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.12.2016 tarihinde üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı temel ceza, alt sınırdan uzaklaşılarak dört yıl hapis olarak tayin edilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı hususuyla sınırlıdır.
Dosya içeriğine göre; olay tarihinde evli, üç çocuklu ve 34 yaşında olan sanığın, on beş yaşından küçük mağdureye suç tahinden önceki günlerde de yaklaşarak işaretler yaptığı, telefon numarası verip almaya çalıştığı, aracı ile takip ettiği, ısrarlı ve rahatsız edici bu tutumunu mağdureden öğrenen yengesi tanık Mercan’ın uyarısına rağmen eylemine son vermediği, olay günü ise yönetimindeki araç ile evinin önünde durmakta olan mağdureye yaklaşarak zorla bindirip hızla hareket edip uzaklaştırdıktan sonra, mağdurenin etkin direnmesi nedeniyle durup bırakmak zorunda kaldığı,
Yerel mahkemece, temel cezanın belirlenmesi sırasında alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kararın hüküm bölümünde; TCK.nun 109/2 ve 61. maddeleri gereğince suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç,suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önemi ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı” hususlarının gösterildiği anlaşılmaktadır.
Sanığa yüklenen cebir, tehdit veya hile kullanılarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, 5237 sayılı TCY’nın 109/2. maddesinde 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Ceza kanunları genel olarak, her bir suça uygulanacak cezayı sabit ceza şeklinde değil, alt ve üst sınırlar arasında bir miktarın belirlenmesine imkan verecek şekilde öngörmektedir. Bu durumlarda ceza kanunumuzda olduğu gibi cezanın somut şekilde belirlenmesi yargıcın taktir yetkisine bırakılmıştır, ancak keyfiliği, soyut nedenlerle ceza tayinini ve takdirde yanılgıyı önlemek, kararı aydınlatmak, tarafları tatmin etmek, uygulama birliğini ve denetimi sağlamak amacıyla iki sınır arasında temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ile uygulanması gereken yöntem 5237 sayılı TCY’nın 61/1. maddesinde ayrıca gösterilmiştir. Buna göre: “(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCY’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken Anayasanın 141/3 ve 5271 sayılı CYY’nın 34/1. maddeleri gereğince dayandığı gerekçenin TCY’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Oluşa uygun kabule nazaran yaşı büyük, evli ve üç çocuklu olan sanığın ikaza rağmen sırnaşık davranışlarla daha önce rahatsız ettiği çok küçük yaştaki mağdureyi güvende olduğunu düşündüğü evinin önünde iken, kurtulmayı ve takibi önleyecek biçimde araca bindirip zorla kaçırdığı, yerel koşullara ve yaşına nazaran küçük mağdurenin gelecek yaşamının bundan olumsuz etkileneceği açıkça görülmektedir. Bu nedenle Yerel mahkemece temel ceza belirlenirken, “sanığın suçu işleyiş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önemi ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı” şeklinde kullanılan alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi TCY’nın 61/1-a-b-c-d-f. maddesi anlamında yasal, yeterli ve dosya içeriğine uygundur. Yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, alt sınırı 2 yıl üst sınırı ise 7 yıl olan zorla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 4 yıl olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmamakta olup, bu uygulama 5237 sayılı TCY’nın 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmamaktadır. Arz olunan nedenlerle sayın çoğunluğun gerekçe yetersizliğine ilişkin bozma nedeninin dosya içeriğine uygun düşmediği ve yasal olmadığı anlaşıldığından iştirak edilmemiştir.01.12.2016 tarihinde verilen işbu karar 07.12.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından ... hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.