10. Hukuk Dairesi 2018/1007 E. , 2018/1432 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dava, 14.11.2004 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu sigortalının sürekli iş göremezlik durumuna giren hak sahibine yapılan tedavi giderlerinden oluşan Kurum zararının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63, 70. maddeleri ile 6111 sayılı Yasanın 59. ve geçici 1. maddeleridir.
1479 sayılı Kanunun 70/2 maddesi hükmünde; bu kanuna dayanılarak Kurumca açılacak rücu davalarının 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu öngörülmüş olup, zaman aşımına ilişkin bu hüküm, “özel hüküm” niteliğini taşımakla genel hükümlere göre uygulama önceliğini haizdir.
Ne var ki; iş bu 10 yıllık zamanaşımının hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı konusunda; özel kanun olan 1479 sayılı Kanunun anılan maddesi hükmünde açıklık bulunmaması karşısında; başlangıç tarihinin belirlenmesinde “zamanaşımının alacağın muaccel olduğu zamandan başlayacağı”na ilişkin Borçlar Kanununun 128. maddesi hükmü esas alınmalıdır.
Bu durumda ise; Kurumun 63. maddeye dayalı rücu alacağının; gelir ya da aylığın bağlandığı ve bu işlemin yetkili makamca onaylandığı, masrafların yapıldığı tarihte mi yoksa zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte mi muaccel olacağı konusunun çözümlenmesi gereği açıktır. Anılan konuda sonuca ulaşılabilmesi için de öncelikle 63. maddeye göre tanınan rücu hakkının hukuksal temelinin ne olduğu üzerinde durulmalıdır. Dairemizin ve Yargıtay’ın son yıllardaki yerleşmiş içtihadına göre, söz konusu rücu hakkı; hukuki nitelikçe, halefiyet ilkesine dayandığına ilişkin yasada açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle kanundan doğan, Kurumun sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılabileceği basit rücu hakkı vasfındadır. Bu bağlamda; belirtilen nitelikteki bağımsız rücu hakkının; başkasına ait bir borcu ödeyen kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik tazminat niteliğinde yeni bir talep hakkı olması itibariyle de; bu hak, rücu hakkı sahibinin şahsında doğduğu anda, alacak muaccel hale gelecek ve yeni bir zamanaşımı süresi de bu tarihten işlemeye başlayacaktır.
Hal böyle olunca, rücu alacağı; sigorta olayının meydana gelmesiyle değil, gelir ya da aylık bağlanmasının onaylandığı, masrafın yapıldığı tarihte muaccel olacak ve yasada öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin de bu tarihten işlemeye başlayacağı gözönünde bulundurulmadan yanılgılı değerlendirme sonucu zamanaşımının 2 yıllık süreye tabi olduğu değerlendirmesi yapılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-) Yasa Koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6111 sayılı Yasa"nın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir.
6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, mahkemece araştırma yapılarak kazaya sebebiyet veren davalı sürücünün kullandığı... plakalı aracın sigortalandığına dair poliçesi bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece ilgili poliçe yöntemince araştırılmalı, şayet poliçe yok ise davacının sorumluluğu devam edeceğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.