1. Hukuk Dairesi 2015/18447 E. , 2018/14001 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESPİT, TAHLİYE KARARIN DURDURULMASI
Taraflar arasında görülen tespit ve tahliye kararının durdurulması davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, 491 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2 kapı numaralı dairesini 19/08/2014 tarihinde..."ten satış yoluyla edindiğini, satış işleminden sonra ..., .... ve ... ile elektrik, su, doğalgaz sözleşmeleri yaparak taşınmazı kullanmaya başladığını, davalı ..."ın ... 3. İcra Müdürlüğünün 2014/5445 Esas sayılı dosyası ile diğer davalı ... aleyhine 01/02/2014 tarihli kira sözleşmesinden doğan kira bedeli alacağı ve tahliye talepli icra takibi başlattığını, davalı borçlunun takibe itiraz ederek icra takibini durduğunu, davalı kiralayan ..."ın ... 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/620 Esas-2014/904 Karar sayılı dosyası ile itirazın kaldırılması ve taşınmazın tahliyesi kararı aldığını, bu kararın 28/11/2014 tarihinde yerine getirildiği sırada taşınmazda ikamet ettiğinin tespit edilmesi üzerine .... 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/90 D. İş -2014/92 Karar sayılı kararı ile İİK 276/3 maddesi gereğince dava açmak üzere 7 günlük süre verildiğini, dava konusu taşınmazı malik olarak satın aldığı gibi davalı kiracının da bu taşınmazda oturmadığını, davalı kiralayanı tanımadığını beyan etmesine rağmen taşınmazın tahliyesine karar verilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek İİK 276. maddesine göre malik sıfatıyla taşınmazı kullandığının tespitini ve tahliye kararının durdurulmasını istemiştir.
Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamış, 18.03.2015 tarihli dilekçesinde, dava dışı .... tarafından binanın bodrum katına isabet eden 15/298 payın 2 nolu daireymiş gibi davacıya satıldığını, bu işlemin muvazaalı olduğunu, amacın davalı ..."yı bodrum katında oturmaya zorlamak olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle duruşma açılmadan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve tüm delillerden; davacının 08.01.2015 havale tarihli dilekçe ile ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde İİK 276/3 maddesi gereğince dava konusu taşınmazda kiracı değil malik sıfatıyla oturduğunu ileri sürerek malik olduğunun tespiti ve tahliye kararının durdurulması istemi ile 2015/16 Esas sayılı davayı açtığı, 13.01.2015 tarihli tensip tutanağı ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın talep üzerine ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, mahkemenin yine dosya üzerinde yaptığı inceleme ile duruşma açılmaksızın davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, hukuki yararın dava şartı olup mahkemelerce yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle 19.03.2015 tarihli kararla davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K."nu döneminde açılmış ve evrak üzerinden verilen kararla sonuçlandırılmıştır.
Gerçekten de, yürürlükten kaldırılan (uygulanmasına devamı gerekli hükümler hariç) 1086 sayılı HUMK."nun yürürlüğü döneminde bu yasada gösterilen istisnalar (HUMK. 36, 105, 372. maddeleri gibi) dışında yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK."nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Esasen bu da duruşma açılıp yapılması ile mümkün olabilecektir.
Oysa 6100 sayılı Yasada genellikle 1086 sayılı HUMK’da yer alan düzenlemelerden ayrılarak değişik yeni düzenlemelere, usul ve esaslara yer verilmiştir. Diğerlerinin yanı sıra bunlardan biri ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşturulmasıdır. Bunlar sıra ile a)dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, b)ön inceleme, c)tahkikat, d)sözlü yargılama, e)hüküm aşamasıdır.( Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku eseri Sh.376)
Bilindiği üzere; “ön inceleme” safhası 6100 sayılı HMK’da 137 ilâ 142. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, bu aşamada yapılacak işlemler sırasıyla dava şartlarının ve ilk itirazların incelenmesi, çekişmedeki uyuşmazlık noktalarının tespiti, hazırlık işlemleri, delillerin sunulması ve toplanması için gerekli işlemlerin yapılması, sulhe teşvik ve son merhale olarakta bütün bu hususların 137. md. gereğince tutanağa geçirilmesidir. Hemen belirtilmelidir ki, aynı hükmün 2.fıkrası gereğince ön inceleme safhası tamamlanmadan ve
gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlandıktan sonra 138.maddesi ile de ön inceleme sırasında mahkemece öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceğini, gerektiği taktirde karar vermeden önce bu konuda tarafları ön inceleme duruşması açıp dinleyebileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere hakim ön inceleme safhasında 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesinde sayılan dava şartları ile 116.maddesinde belirtilen ilk itirazlar hakkında asıl olanın dosya üzerinden karar verilmesi olduğu halde gerek görülmesi halinde yani istisnai olarak ön inceleme duruşması açılacağı, (Md.138) 140.Md. hükmünde ise tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespitinden sonra hakimin tarafları sulhe teşvik etmesi gerektiği ve sonuç alınacağı kanaatinin hasıl olması halinde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma gününün tayin edilmesi icap ettiği ön görülmüştür.
Bu yasal düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; davacının talebi ile Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen dosyanın 17.03.2015 tarihinde mahkemesine tevzi edildiği, davalının 18.03.2015 tarihinde bir beyan dilekçesi sunduğu, mahkemece 19.03.2015 tarihinde ise hüküm verildiği, dolayısıyla yargılamanın beş temel aşamasının iş bu yargılamada uygulanmadan sonuca gidilip bir karar verildiği tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca davacının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.