Esas No: 2021/23733
Karar No: 2022/417
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/23733 Esas 2022/417 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/23733 E. , 2022/417 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi
SUÇLAR : Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, kasten yaralama, tehdit, nitelikli yağma, kumar oynanması için yer imkan sağlama, 6136 sayılı Kanun'a aykırılık
HÜKÜMLER : İstinaf başvurusunun esastan reddi, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I- Sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik kasten yaralama, mağdur ...'a yönelik tehdit, mağdur ...'ya yönelik kasten yaralama ve suç örgütü kurmak ve yönetmek ile kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçlarından; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak, mağdur ...'a yönelik kasten yaralama, 6136 sayılı Kanun'a aykırılık ve katılan ...'a yönelik tehdit suçlarından; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak ve mağdur ...'a yönelik kasten yaralama suçlarından; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak ve mağdur ...'a yönelik kasten yaralama suçlarından; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, katılan ...'a yönelik kasten yaralama, mağdur ...'a yönelik tehdit suçlarından; sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktarları ve türleri gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK'nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizleri mümkün olmadığından, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafileri ile sanık ...’ın temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,
II- Sanık ... hakkında mağdur ...'e yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanığın, 02.09.2021 ve 26.10.2021 tarihlerinde sunduğu imzalı dilekçeler ile temyizden feragat isteminde bulunduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 261. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca sanığın iradesine üstünlük tanınarak yapılan incelemede;
Sanığın tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda 02.09.2021 ve 26.10.2021 tarihlerinde alınan imzalı beyanlarında temyiz isteğinden vazgeçtiğini açıkça belirtmesi karşısında, temyizden feragat sebebiyle dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,
III- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik kasten yaralama suçundan; sanıklar ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'a yönelik tehdit suçundan; sanıklar ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'e yönelik nitelikli yağma suçundan; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar ... ve ... müdafileri duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş iseler de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede,
5271 sayılı CMK'nın “Temyiz nedeni” başlıklı 288. maddesi uyarınca;
''(1)Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2)Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.''
Aynı Kanun’un “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesi uyarınca;
“(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hakimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet Savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.”
“Temyiz başvurusunun içeriği” başlıklı 294. maddesi uyarınca;
“(1)Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2)Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.”
“Temyiz isteminin reddi” başlıklı 298. maddesi uyarınca;
“Yargıtay, süresinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.''
Nihayet “Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması” başlıklı 302. maddesi uyarınca;
“(1) Bölge Adliye Mahkemesi'nin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.”
Yukarıda özetlenen mevzuat hükümleri uyarınca, istinaf sonrası temyiz incelemesi sebebe bağlı olup hukuksal denetimle sınırlıdır. Temyizde kural olarak maddi vaka denetimi, diğer bir ifadeyle sübut denetimi yapılamaz.
Dairemize göre, ilk derece mahkemesi ve son tahlilde istinaf mahkemesinin maddi vaka konusundaki kabulü akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı ise bu durumda istisnaen maddi vaka yani sübut konusuna da girilebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; ilk derece mahkemesi ve istinaf, sanığın mağdurun kendisine “hödük” demesine kızarak ona karşı kasten yaralama suçunu işlediğini kabul etmiş, bu sebeple sanık hakkında haksız tahrik altında kasten nitelikli yaralama suçundan verilen cezada indirim yapılmış ve katılan da “Ben ... hödük demedim. O nedenle haksız tahrik indirimi yapılmamalıydı” biçiminde bir gerekçeyle hükmü temyiz etmiş olsun. İlk derece ve istinaf mahkemesince hödük denildiğinin kabul edilmesi konusunun irdelenmesi bir maddi vaka denetimi yani sübut denetimi olup, kural olarak temyiz denetiminde bu konuya girilmemelidir.
Ancak; “hödük” kelimesinin ne manaya geldiği, bu sözün haksız fiil teşkil edip etmediği, somut olayda tahrik hükümlerinin nasıl yorumlanıp, uygulandığı hususlarının denetlenmesi ise; hukuksal denetimdir ve temyizde yapılması gereken de budur.
Mağdur temyiz dilekçesinde, “ ... doğuştan sağır dilsizim, bu sebeple hödük demem mümkün değil deyip, dilekçe ekinde de de buna dair sağlık kurulu raporu ibraz etmiş ise, bu kabul; akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı olacağından artık vaka denetimi yapılabileceği düşüncesindeyiz.
Nitekim Dairemiz, bu düşüncelerden hareketle verdiği 24.05.2018 günlü, 2017/5297 esas ve 2018/8102 sayılı kararında, sanık müdafiinin müvekkili hakkında TCK'nın 143. maddesinin uygulanmaması gerektiğini temyiz nedeni yaptığı olayda, ilk derece mahkemesi ve istinaf ceza dairesinin 27.01.2015 günü, suçun işlendiği saat dilimi olarak kabul ettiği 18.30-21.00 saatleri arasının değil de gündüz sayılabilecek başka bir saatin suç saati olarak kabul edilip edilmemesini, yani suç saatine ilişkin sübut konusunu denetlemenin bir maddi vaka denetimi olacağını, temyiz denetiminde bunun yapılamayacağını, suçun işlendiği kabul edilen saatin TCK'nın 6/1-e. maddesi uyarınca gece vakti olup olmadığı, buna bağlı olarak aynı Kanun'un 143. maddesinin somut olayda uygulanması gerekip gerekmediği, gerekiyorsa doğru uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesinin ise, hukuksal denetim olduğunu, hukuksal denetimle sınırlı inceleme sonunda, somut olayda, suç saati alarak kabul saatin gece vakti olduğunu ve uygulamanın hukuka uygun olarak yapıldığını tespit ederek temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.
İstinaf sonrası temyizde önemli olan diğer bir konu da, temyiz incelemesinin sebebe bağlı ve sebeple sınırlı olarak yapılmasıdır.
CMK'nın 298. maddesi uyarınca, temyiz istemi sebep içermiyorsa reddi gerekir.
Ancak, CMK'nın 289. maddesinin âmir hükmü uyarınca temyiz dilekçesinde bu maddedeki sebeplere dayanılmasa da, temyiz incelemesi sebebi yapılan husus incelenirken 289. maddede tadadi olarak sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin tespit edilmesi hâlinde hükmün (varsa diğer sebeplere ilâveten) bu sebeple(de) bozulması gerekir.
Burada son olarak açıklamak gerekirse;
Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delilin hükme dayanak yapılması nedeniyle hüküm temyiz edilmiş veya başka bir sebepten temyiz edilmiş olmakla birlikte bu husus temyiz incelemesi
sonucu tespit edilmiş ise, CMK'nın 289/1-i maddesi uyarınca hükmün bozulması gerekir. Burada kalan delillere göre, sübutun yeniden değerlendirilmesi gerektiği şeklinde bir bozma, mevzuatımıza uygun tam bir hukuksal denetimdir. Ancak bunu yapmak yerine, kalan delillerin de mahkûmiyete yeteceğini değerlendirip temyiz istemini esastan reddetmek ya da kalan delillere göre beraat kararı vermek gerekir diyerek hükmü bozmak ya da 303/1-a maddesine göre düzelterek onamak tam bir vaka denetimidir.
Bu izahattan sonra somut olaya gelecek olursak;
Sanıklar müdafileri ile sanık ...’ın temyiz istemlerinin; TCK’nın 62. maddesi ile lehe hükümlerin uygulanmasına, tehdit suçu yönünden TCK’nın 43 ve 106/2-a maddelerinin koşullarının oluşmadığına, hukuka aykırı delillerle hüküm kurulduğuna, nitelikli yağma suçlarından kurulan hükümlerde TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanması gerektiğine, kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerde sanık ... dışındakiler için de haksız tahrik indirimi uygulanmasına ve meşru müdafaanın söz konusu olabileceğine, mağdur ...’a karşı nitelikli yağmada etkin pişmanlık hükümlerinin tatbikine dair olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK'nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Sanıklar ..., ... ve ...’ın mağdur ...’i, sanık ...’nin emir ve talimatı ile TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-a maddelerine aykırı şekilde yaraladıkları, mağdurun sanık ...’nin ismini izinsiz olarak korkutucu etki sağlamak için kullandığı, bu nedenle haksız tahrik hükümlerinin, bu durumdan ötürü karakolda ifade veren ve hiddetlenen sanık ... lehine uygulandığı, ancak diğer sanıklar yönünden haksız tahrikin söz konusu olmadığı, ilk eylem de sanıklarca gerçekleştirildiğinden, meşru müdafaanın koşullarının bulunmadığı,
Sanıklar ... ve ...’ın azmettirmesi sonucu, temyiz dışı suça sürüklenen çocuk ... tarafından katılan ...'un işlettiği ... Restoran’ın tehdit amacıyla kurşunlandığı, bu olaydan kısa süre sonra, sanıklar ... ve ...’ın bu defa anılan restorana diğer katılan ... varken geldikleri, sanık ...’nin katılan ...’i yüzüne karşı diğer katılan Serdar’ı ise gıyabında tehdit ettiği, buna bağlı olarak TCK’nın 106/2-a maddesinin ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının doğduğu; ancak temel ceza üzerinden TCK'nın 43/1 ve 38/2. maddeleri uyarınca arttırım yapıldıktan sonra, yine temel ceza üzerinden aynı Kanunun 43/2. maddesi uyarınca artırım yapılarak bulunacak miktarın önceki cezaya ilâvesiyle sonuç cezanın saptanması gerektiğinin gözetilmediği, hatta TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında artırım uygulanırken hesap hatası sonucu 6 yıl 8 ay yerine 6 yıl 4 ay bulunduğu ve devamında ilâve yoluna gidilmeyerek, bulunan ceza üzerinden bu defa da TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca 1/4 arttırıma gidilmesi ile yine hesap hatası sonucu 8 yıl 4 ay yerine 7 yıl 4 ay hapis cezasının netice ceza olarak belirlendiği, lâkin karşı temyizin bulunmadığı,
Sanıklar ..., ... ve ...’un mağdur ...’e karşı TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının a-c-d-f-g bentlerine aykırı şekilde nitelikli yağma suçunu işledikleri, mağdur ...’a yönelik olarak ise, TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının a-c-d-f-g-h bentlerine aykırı nitelikli yağma suçunun sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... tarafından işlendiği, her iki suçta da TCK’nın 150/1. maddesi kapsamında hukukî bir alacağın bulunmadığı, kezâ mağdur ...’a yönelik eylemde rızaî bir iade yahut giderim söz konusu olmadığından TCK’nın 168/3. maddesinin uygulanma koşullarının doğmadığı,
Sanıklar hakkında kurulan hükümlerin yasal ve yeterli gerekçe ile hukuka uygun delillere dayandığı, TCK’nın 62. maddesi ile lehe hükümlerin uygulanmamasına dair gerekçenin de hukukî olduğu, bu itibarla sanıklar hakkında nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri bakımından, tehdit suçuna dair eleştiri dışında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanıklar hakkında nitelikli yağma, kasten yaralama ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerde, ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden tehdit suçuna dair eleştiri dışında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, sanıklar müdafileri ile sanık ...’ın yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 20.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.