Taraflar arasındaki “hizmet tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.4.2006 gün ve 894-368 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 3.5.2007 gün ve 8187-7513 sayılı ilamı ile, (...Davacı, davalıya ait işyerinde Eylül 1998-4.3.2004 tarihleri arasında davalıya ait kahvehanede garson olarak geçen ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbitini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki delillerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Davaya konu çalışmanın geçtiği işyerinin bir kahvehane olduğu ve davacı çalışmalarının da çoğunlukla her dönem ayda 15’er gün olarak bildirildiği, davacının yüklemeci olarak çalıştığı, böylece yapılan işin mahiyeti gereği de işyerinin devamlılık arzeden bir işyeri ve yapılan garsonluk işinin de devamlılık arzeden bir iş olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bordro tanıklarının davacının kesintisiz çalıştığını doğrulayan anlatımları ve imza incelemesi yaptırılan 5.2.2003 ve 1.9.2003 tarihli işe giriş bildirgeleri üzerindeki imzaların davacıya ait olmadığının tespit edilmesi karşısında, yapılacak iş, davacının tesbitini istediği sürelerle ilgili olarak işverenin ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren ücret bordrolarında geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan ücret bordrolarındaki süreler yönünden de, bordro tanıklarının kesintisiz çalışmayı doğrulayan anlatımları dikkate alınarak istemin kabulüne karar vermek ve ayrıca 4447 sayılı Yasa’nın 11. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde yapılan değişiklikle sigortalı lehine getirilen yasal karineyi de dikkate almaktan ibarettir. 4447 sayılı Yasa’nın 11. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesine eklenen aynı maddenin 2. ve 3. fıkrasında söz konusu maddelerin yürürlüğe girdiği 1.1.2000 tarihinden itibaren kesintili çalışmalar bakımından çalışmaların ilgili ayın tamamında geçtiğine dair sigortalı lehine bir tür yasal karine getirilmiştir. Gerçekten, anılan fıkralara göre, işveren sigortalıların çalışmalarının 30 günden az geçmesi halinde az çalışmanın sebebini açıklayan bilgi ve belgeleri prim belgelerine eklemek zorundadır. Aksi takdirde, kurum tarafından çalışmanın 30 gün devam ettiği kabul edilerek, eksik primler 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80. maddesi hükümleri çerçevesinde işverenden tahsil edilebilecektir. Hal böyle olunca, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde yapılan değişiklikle sigortalı lehine getirilen yasal karine de 1.1.2000 tarihinden sonraki kısmi bildirimlerde dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2.4.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.