Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine 23.03.2008 keşide tarihli 22.000 TL. bedelli çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiş, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklı İbrahim Balcı tarafından, dosya alacağı 06.10.2008 tarihinde dosya borçlularından K.K,.ya temlik edildikten sonra, 13.10.2008 tarihinde de takip dışı B. K."ya temlik edilmiştir. Alacaklının 06.10.2008 tarihinde yapmış olduğu temlik ile dosya üzerinde hak ve yetkisi kalmadığından, 13.10.2008 tarihinde B. K."ya yaptığı temlik işlemi geçersiz olup, mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi yerindedir.
Diğer taraftan TTK’nun 730. maddesinin göndermesiyle çekler hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 636. maddesine göre, kambiyo senetlerinde “müteselsil borçluluk” esası olup, senette imzası bulunan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur (Prof. Dr., Kıymetli Evrak Hukuku, Güncelleştirilmiş 12. Baskı, Ankara 2006, Sayfa 70). Keşideciden başlayarak, lehtar ile ciro silsilesindeki her ciranta ve eğer mevcutsa bunların avalistleri kendilerinden sonra gelenlere karşı senedin ödeneceğini garanti etmişlerdir. Bu garanti, garanti sözleşmesi anlamında değil, bir kambiyo hukuku sorumluluğudur. Senet bedeli ödenmezse, sorumluluk zinciri içinde bulunan her şahıs, kendisinin üstünde yer alan kişilerden senet bedeli ile faiz ve komisyon gibi eklerini talep edebilir (Poroy/Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Genişletilmiş 15. Bası, İstanbul 2001, Sayfa 179). Diğer bir anlatımla hamil, müracaat borçlularının borçlanmalarındaki sıraya bakmaksızın, her birine veya bunlardan bazılarına, yahut hepsine birden müracaat edebilir.
Hak sahibi hamilin, müteselsil sorumluluk esaslarına göre, borçlulardan birine müracaat ederek hakkını almasından sonra, ödeyen kişi, kendisi ile aynı sıfatı haiz olarak aynı sorumluluk seviyesinde bulunan diğer borçlulara müracaat edebilir.
Somut olayda; takip dayanağı çekte; Ltd. Şti. keşideci olup, çek M. K.emrine düzenlenmiş, onun beyaz cirosu ile K.K.ya geçmiş, daha sonra takip alacaklısı hamil İ. B. tarafından bankaya ibraz edilmiştir. Açıklanan bu durum karşısında; çek yasal sürede bankaya ibraz edildiğine ve ciro silsilesinde bir kopukluk bulunmadığına göre yetkili hamil olan alacaklı İ. B."nın, kendisinden önceki ciranta K. K."ya dosya borcunu temlik etmesinden sonra, K. K., hamilin
tüm haklarına sahip olup, kendisinden önce çekte yer alan diğer cirantalar ve keşideci, temlik alana karşı müteselsilen sorumludurlar. Bir başka anlatımla hamil İ.B."nın, dosya alacağını son ciranta K. K."ya temlik etmesi, çekteki diğer borçluları "müteselsil sorumluluk" esası gereği borçtan kurtarmaz ve bu borçlular yönünden alacaklılık ve borçluluk sıfatının birleştiğinden söz edilemez.
O halde mahkemece, borçluların bu yöne ilişkin takibin iptali taleplerinin reddi ile diğer itiraz ve şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir şahısta birleştiği gerekçesiyle istemin kabulü yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.