10. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/6426 Karar No: 2018/1331 Karar Tarihi: 22.02.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/6426 Esas 2018/1331 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2017/6426 E. , 2018/1331 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, Kurumun borç tahakkuku işleminin iptali, birleşen dava ise, yersiz ödenen ölüm aylıklarının tahsiline yönelik itirazın iptali takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece, bozmaya uyularak asıl davanın reddine, birleşen davanın ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı-birleşen davada davalı ...’e sigortalı eşinden dolayı 26.01.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmış, Kurumca bilgisayar programındaki hata nedeni ile fazla ödenen aylıklar borç kaydedilmiş, Kurumun bu işlemin iptali için davacı ... tarafından asıl dava, yersiz ödenen aylıkların tahsili için davacı Kurum tarafından birleşen dava açılmıştır. Davalıya yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıklarının yasal faiziyle birlikte kendisinden geri alınması için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icra takip tarihinde yürürlükte olan 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, asıl alacak niteliğindeki yersiz ödenen ve icra takibine konu yapılan aylığın, takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, davacı alacaklı Kurum yararına, davalının icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu husus da karar verilmemesi usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. S O N U Ç : Hüküm fıkrasının 2. bendinin 3. Paragrafındaki “Davacının icra inkar tazminatı talebinin taleplerinin alacak yagılamayı gerektirdiğinden ve likit olmadığından reddine” ibaresinin silinerek yerine, “Takip tarihi dikkate alınarak, hüküm altına alınan tutarın % 40’ı oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacı-birleşen dava davalısından alınmasına, 22.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.