21. Hukuk Dairesi 2014/11164 E. , 2015/7140 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, vergi mükellefi kayıt tarihi itibariyle Bağ-Kur üyesi olarak kaydının geçerliliğini esas alınıp yazılı tarihten itibaren Bağ-Kur üyesi olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili ve ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, vergi mükellefiyet tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istemiştir.
Mahkemece istemin kısmen kabulü ile; davacının 14.12.1993-14.1.2000 ve 2.2.2000-1.10.2008 tarihleri arasında zorunlu Bağ Kur sigortalısı olduğunun tespitine ve 1.10.2008 tarihinden sonra ise sigortalı olduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 1479 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı ancak bu Kanuna göre zorunlu, sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Aynı şekilde 8.5.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde, "Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlayacağı; ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmak ve kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi Bağ-Kur sigortalılığının bulunmadığı, yargılama aşamasında Kurumca 1.10.2008 tarihinden itibaren sigortalı kabul edildiği, 10.12.1990-14.1.2000 tarihleri arasında, 2.2.2000-29.9.2003 tarihleri arasında ve 30.9.2003 tarihinden itibaren nakliye işinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, 14.12.1993 tarihinden itibaren oda kaydının, 30.12.1998 tarihinden itibaren devam eden sicil kaydının olduğu ve davanın 18.4.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda anılan yasal hükümler çerçevesinde, kararın davalı ..."ne usulüne uygun tebliğinden bahsedilemez. Bu nedenle, mahkemenin davalı ... temyiz talebinin reddine dair ek kararın kaldırılmasına ve ..."nün de temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
Öncelikle davanın sigortalılık tespiti istemine ilişkin olması nedeniyle ..."ne yöneltilemeyeceği nedeniyle ... yönünden husumetten reddine karar vermek, Kurum yönünden ise davacının zorunlu sigortalılık koşullarına sahip olduğu dönemde ve 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde belirtilen sürede zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili yönünde herhangi bir talebi bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.