4. Hukuk Dairesi 2014/17354 E. , 2015/15364 K.
"İçtihat Metni"....
Davacılar ... ve diğerleri vekili .... tarafından, davalı ... aleyhine 16/02/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı ..."ın açtığı davanın açılmamış sayılmasına, davacı ..."nin açtığı davanın feragat nedeniyle reddine, davacı ... ve ..."in açtığı davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ... ve ... ile davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan ..."ın talebi açısından davanın açılmamış sayılmasına, davacı ..."nin talebi açısından feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar ... ve ..."in taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve ... ile davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, ..... yönetim kuruluna seçildiklerini, davalının ise denetim kurulu üyesi olduğunu, davalının kendileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ve kendileri hakkında: İbra edilmeyen kooperatifin eski yöneticilerini adli mercilere bildirmedikleri, daha önceki yönetimin yapmış olduğu gibi kooperatifi zarara uğrattıkları, iş programı yapmadıkları, müteahhit firmanın teminatını yeterli oranda arttırmadığı müteahhit firmanın.....rim borcu bulunmasına rağmen bu hususu araştırmadıkları, iddialarına dayalı olarak haksız şekilde şikayet ettiğini, .... 2011/38633 esas sayılı dosyasında yapılan soruşturma üzerine haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, karara yapılan itirazın reddedildiğini ve kesinleştiğini belirterek, davalının yaptığı haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat talep etmişlerdir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" şeklinde yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. İşte bundan dolayıdır ki kişi, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, zarar gören haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hak ve yetkisine sahiptir.
-/-
-2-
2014/17354-2015/15364
Anayasa"nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu düzenleme altına alınmıştır. Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 24/a maddelerinde de, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK"nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, Anayasa’da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
İşte bu noktada, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da Anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir.
Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında konu biraz yakından incelendiğinde her iki değerin aynı anda birbirine karşı korunmadığı, çatışma durumunda somut olaydaki özelliğe göre birinin diğerine üstün tutulduğu görülecektir.
Hak arama özgürlüğü diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz.
Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, orta düzeydeki başka bir kişinin de böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı durumlarda şikayet hakkını kullanmasının uygunluğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; eldeki davada, davalının şikayet dilekçesi dosya kapsamıyla birlikte ve özellikle denetçiler ve davacılardan ..."ın kooperatif başkanlığına sunduğu raporlar nazara alındığında, şikayet için yeterli emarenin varlığı ve davalının şikayetinin hak arama kapsamında olduğunun kabulü gerekir. Şu durumda, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle kısmen kabulüne hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacılar ... ve ..."in temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.