8. Hukuk Dairesi 2010/194 E. , 2010/2819 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile...ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.06.2008 gün ve 10/181 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı ölü ... adına kayıtlı ve davalı mirasçıları tarafından kullanılan 127 ada 5, 8 ve 116 ada 18 sayılı parsellerin 21.04.1982 tarihli iki ayrı harici satış senedi ile dava konusu taşınmazların vekil edeni tarafından satın alındığını belirterek tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Süleyman ve İbrahim’in davayı kabul ettiklerini açıklamışlar, ...ve ...’nın ise 5 nolu parsele itirazları olmadığını, diğer iki parselin de annelerinden kaldığını bildirmişlerdir.
Davalı ... ise davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Diğer davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece keşif için verilen ara kararı gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 21.04.1982 tarihli iki ayrı satış senedine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, 04.03.2008 tarihli yargılama oturumu ara kararıyla verilen keşif ara kararı gereğinin davacı tarafından yerine getirilmediği gerekçesiyle ve kesin süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de kesin süreyi içeren ara kararları HUMK.nun 163.maddesine uygun olarak verilmemiştir. Böyle bir ara kararına dayanılarak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Kesin süreyi içeren ara kararlarının hüküm doğurabilmesi için taraflara ait hak ve yükümlülüklerin tek tek kalemler halinde belirtilmesi ve yerine getirilmeme halinde doğuracağı hukuki sonuçların açık bir biçimde hatırlatılması ve uyarı yapılması gerekir. Kesin süreyi içeren ara kararlarında keşif günü ve saati belirtilmiş ancak, teknik bilirkişilerin kimler olduğu açıklanmamış, sadece ücretleri belirtilmiş, bunun yanında mahkeme heyetinin yolluğu ve yerel bilirkişilerin davetiye ile çağrılması açıklanmış, ne var ki, tanıkların ne şekilde çağırılacağı ve ne şekilde dinleneceği konusuna yer verilmemiştir. Tanıkların tamamı yargılama oturumlarında dinlenmiştir. Uyuşmazlık gayrimenkule ilişkin bulunduğuna ve davacı taraf harici satış senetlerine dayandığına, bu satış senetlerinin de taşınmaz başında yapılacak keşifte uygulanması zorunlu olduğuna göre tanıkların ve yerel bilirkişilerin HUMK.nun 258.maddesi gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları ve aynı Kanunun 259.maddesi gereğince keşifte dinlenilmeleri zorunludur. Anılan Kanunun 259.maddesi; uyuşmazlık taşınmaza ilişkin ise tanıkların keşifte dinlenilmelerini öngörmüştür. O halde, mahkemece yöntemine uygun bir biçimde keşif için verdiği bir ara kararından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle davanın kesin süreden reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, iddia ve savunma çerçevesinde ve yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda harici satış senetlerinin yapılacak keşifte zemine uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazın başında dinlenmelerinin sağlanması, ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 27.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.