3. Hukuk Dairesi 2013/20367 E. , 2014/5514 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 30.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2013
NUMARASI : 2011/161-2013/60
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki ilişkinin Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce sona erdiğini, bu nedenle davalının maliki bulunduğu gayrimenkul üzerinde müvekkili şirket lehine tesis edilen intifa hakkı için ödenen peşin ivaz bedelinin işlememiş süreye tekabül eden tutarının denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanacak güncel değeri ile gayrimenkul üzerinde kurulu bulunan akaryakıt istasyonunun faaliyet ve satışının geliştirilmesi için yapılan prim, yatırım destek ve ödenen teşvik bedellerinin işlememiş süreye tekabül eden kısmının, intifa hakkı tesis edilen akaryakıt istasyonunda mütemmim cüz şeklinde gerçekleştirilen yatırım, malzeme, teçhizat, demirbaş desteği bedellerinin işlememiş süreye tekabül eden tutarının denkleştirici adalet ilkesi uyarınca güncellenmiş bedelleriyle birlikte davalıdan tahsilinin gerektiğini ileri sürerek; toplam 48.743,00 TL"nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın haksız olduğunu, sözleşme süresi henüz dolmadan dava açıldığını, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, sebepsiz zenginleşme iddiasının yerinde olmadığını, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu, iade yükümlülüğü bulunmadığını, faiz isteminin de haksız olduğunu savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; taşınmaz üzerine davacı tarafça yapıldığı bildirilen sabit yatırım ve demirbaşların işletme sözleşmesinin gereği olarak sözleşmenin süresine bakılmaksızın yapılması gereken yatırımlardan olduğu, bu yatırımların sözleşme 20 yılda sürse 6 ayda sürse yapılması gerektiği belirtilerek; davacının demirbaş ve sabit yatırım bedeline ilişkin talebinin reddine; intifa hakkı karşılığı davalılara ödenen 10.795,59 TL"nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasında aktedilen bayilik ve intifa sözleşmesinin Rekabet Kurulunun kararı uyarınca normal süresinden önce sona ermesi nedeniyle davalılara sözleşmenin normal süresinde sona ereceği inancı ile ödenen intifa bedelinin sözleşmenin fiilen sona erdiği tarih ile Rekabet Kurulu kararı olmasa idi devam edeceği tarih arasındaki farkın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca faiziyle birlikte tahsili ve yine sözleşmenin normal sürede biteceği inancı ile istasyona yapılan sabit yatırım bedellerinin sözleşmenin geçersiz süresine tekabül eden kısmının davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Rekabet Kurulu duyurularında; bayilik sözleşmeleri ve bağlantılı intifa hakkı tanıması gibi ayni hakların rekabet yasağı süresi olan beş yılı fiilen uzatacak şekilde kullanamayacağı, bu tür sözleşmelerin varlığı halinde beş yılı aşan süreler bakımından 2002/2 Sayılı Tebliğ"de tanınan muafiyet koşullarının kalkacağı, 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi beş yılı aşan sözleşmelerin azami hadde indirme ilkesi uyarınca 19.09.2010 tarihine kadar Tebliğ"deki muafiyetten yararlanabileceği ifade edilmiştir. Bu sebeple bayilik verenler, bayi sözleşmeleri ile bunlarla bağlantılı intifa hakkı sözleşmelerini beş yıl ile uyumlu hale getirme zorunluluğu altına girmişlerdir.
Rekabet Kurulu’nun dikey sözleşmelerle (bayilik-intifa/kira) ilgili vermiş olduğu kararlar uyarınca, rekabet etmeme yükümlüğü 18.09.2005 tarihinden önce yapılan ve bu tarih itibariyle kalan süresi beş yılı aşan dikey anlaşmaların 18.09.2010 tarihine kadar 2002/2 sayılı tebliğ ile tanınan grup muafiyetinden yararlanacağı, 18.09.2005 tarihinden sonra yapılan dikey anlaşmaların ise yapıldıkları tarihten itibaren beş yıl süreyle 2002/2 sayılı tebliğ ile düzenlenen grup muafiyeti kapsamındadır.
Taraflar arasındaki ilişki, Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18.09.2010 tarihinde sona ermiştir. Bu durumda davalının, davacı tarafından anlaşmanın normal süresinde sona ereceği inancı ve güvencesi ile yapılan sabit yatırımların bedelinin, davacı tarafından kullanılamayacak sözleşme süresine karşılık gelen kısmını iade etme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başka bir şahıs aleyhine zenginleşen kimsenin malvarlığında meydana gelen artışın aynen veya nakden iadesi söz konusudur. Her borç ilişkisinde olduğu gibi sebepsiz zenginleşmede de bir borçlu ve bir alacaklı vardır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan (zenginleşen) kişidir.
Davalıların sebepsiz zenginleşip zenginleşmedikleri hususunun irdelenmesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmektedir.
Çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, konusunda uzman bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vermelidir. (HMK 266, HUMK 275) Bilirkişi, kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip ve o konuda uzmanlaşmış olmalıdır.
Bilirkişi raporu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenler bilimsel verilere uygun olarak gösterilmek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan somut gerekçe ihtiva etmelidir. (HMK 279/2) Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir.
Somut olayda bilgisine başvurulan bilirkişiler, davacının sabit yatırım harcamalarına ilişkin olarak sunduğu fatura içeriklerinin güncel değerleri ile bunların davalı şirketle bir ilgisi bulunup bulunmadığı ve amortisman ya da yararlı sürelerini tamamlayıp tamamladıkları hususlarının uzmanlık alanları dışında olduğunu bildirmelerine ve mahkeme kararında bu husus açıkça belirtilmesine rağmen, bilirkişilerin yetersiz olduğu hususlarda yeni bir bilirkişi raporu almadan, konunun çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği halde, sübjektif değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bedeli davacı tarafından ödenerek taşınmaz üzerinde kalıcı yatırımlar yapılıp yapılmadığı, şayet yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı tarafın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza fayda/değer katıp katmadığı, sözleşmenin sona erme tarihine kadar bu yatırımların amortismanı ve yararlı sürelerini tamamlayıp tamamladıkları hususları dahil olmak üzere tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.