"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "rücuan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Onyedinci İş Mahkemesi)"nce davanın reddine dair verilen 18.10.2006 gün ve 1799-881 sayılı karann incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi"nin 28.05.2007 gün ve 18257-8863 sayılı İlamı ile,
(...Dava; iş kazasından doğarı rücuan tazminat istemine ilişkin olup, yasal dayanağı 506 sayılı Kanun"un 10. maddesidir. 506 sayılı Kanun"un 9. maddesi açıkça işe girmeden 1 gün önce sigortalının çalıştığının Kuruma doğrudan doğruya bildirilmesi ve iadeli taahhütlü olarak Kuruma gönderilmesi gerektiğini emrettiği halde, işveren bu hükme uygun davranmadığından, 9. ve 10. maddeye göre sorumluluğu mevcut olup, zararlandıncı sigorta olayında sigortalının %100 kusurlu olduğu, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 10. maddesinde, sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde meydana gelen iş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle sigortalının uğradığı tüm zararlar Kurumca karşılanır, ancak "yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22. maddede sözü geçen süreye göre hesap edilecek sermaye değerleri tutan, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene aynca Ödettirilir (m. lû/son)" hükmü yer almaktadır. Görüldüğü gibi, işverene rücu edilebilmesi için, 26. maddede olduğu gibi Özel bir kusur koşulu Öngörülmemiş, işverenin kusursuz olması halinde dahi sorumlu tutulmuş, yine işverenin sorumlu olacağı tazminatın üst sınırı bakımından 26. maddede öngörülen "sigortalının işverenden isteyebileceği miktarla sınırlı" olduğuna ilişkin İbare de 10. maddeye alınmamıştır. Anayasa Mahkemesi"nin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Karan ile 26. maddedeki "sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere..." bölümünün AnayasaVa aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir. Tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü Ödemenin Kurumun rücu hakkından düşülmesine imkan yoktur. Zira Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra Kurumun rücu hakkı kanundan doğan bağımsız rücu hakkına dönüşmüştür.
Dairemiz, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından önceki görüşüne göre, 10. maddeye dayanan rücu davalarında da tıpkı 26. maddede olduğu gibi bağlanan gelirlerdeki artışın tavan zararla sınırlı biçimde işverenden istenebileceği, bir bakıma 26. maddede Öngörülen halefıyet ilkesinin 10. maddeye kıyasen uygulanabileceği kabul edilmekteydi.
Anayasa Mahkemesi"nin İptal kararının gerekçesinde açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir.
506 sayılı Kanun"un 10. maddesinde 26. maddede öngörülen "sigortalının veya hak sahibi kimselerin İşverenden İsteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere" ibaresi de yer almamıştır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır.
Mahkemece yapılacak iş; işverenin %100 kusurlu olduğu kabul edilerek ilk peşin değerli gefirden Borçlar Kanunu"nun 43 ve 44. maddeleri uyannca hakkaniyet İndirimi yapılarak Kurumun rücu alacağına hükmetmek gerekir.
Borçlar Kanunu"nun 43 ve 44. maddelerine göre hakkaniyet indiri-mindeki yöntem ise, sigortalının müterafik kusurunun bir miktarını işverenin kusuruna eklemek, işveren kusursuz ise ilk bağlanan gelirin peşin değerinden %50"den az olmamak üzere indirim yapılarak Kurumun rücu alacağına hük-medileceği gözönünde tutulmalıdır.
Anayasa Mahkemesi"nin iptal karan ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykın olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 506 sayılı Kanun"un 10. maddesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; işe giriş bildirgesinin, trafik-iş kazasından sonra verildiğinin davacı Kurum tarafından kanıtlanamadığı belirtilerek "davanın reddine" karar verilmiş, Özel Daire"ce, yukarıda yazılı gerekçelere dayalı bozma karan üzerine, direnme karan verilmiştir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca işveren; çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bUdirmekte veya bu belgeleri iadeli-taahhüdü olarak göndermekle yükömîüdür.
Kural bu olmakla belikte, inşaat işyerlerinde İşe başlaulacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya ladefl-taahhürJü olarak postaya verilen ise giriş bildirgelerinin de süresi içinde verilmiş sayılacağı İstisnai olarak hükme bağlanmıştır.
Hemen belirölmelidir ki; 506 sayıh Kanun"un 4447 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle değştirilen ve ©
©8.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 9. madde hükmü uyarınca, işe giriş bildirgesinin sigortalılarını "işe toaşfeffiihnasından önce" verilmesi yeterli bulunup, bildirgenin işe başlatılmadan bir gün önce verilmesine yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Kuruma feBdtrtaeyen sigortalının zaraıüandırıcı sigorta olayına uğraması durumunda ilgililerin sigorta yardımlara Kurumca sağlanmakta, ancak, belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve iterde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa t>
>u gelirlerin sermaye değerleri tutan, 26. maddede yazdı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene aynca ödettirilmektedir.
Anılan Kanun"un 10. "maddesi ile oişverenin kusursuz sorumluluğunun oluşabilmesi için, zararlamdıncı sigorta olayının, işe giriş bildirgesinin Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilmesinden Önce meydana gelmiş olması aranmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; zararlandırıcı sigorta olayına uğrayan sigortalıya ait bildirgenin işe başlatılmadan önce iadeli-taahhütlü olarak postaya verilip verilmediğinin belirlenmesi Önem taşımaktadır.
Bu noktada önemli olan yön, ispat yükünün davacı Kuruma mı, işverene mi ait olduğunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m. 6). Ancak iddialar karşısında kimin ispat yükü altında bulunduğunun tespiti her zaman kolay olmamaktadır. Genel hükümler uyarınca ispat yükünün dağıtımında objektif iyjıtfyet kurallan da gözönünde tutulmalıdır.
Olumsuz ofeyferm ispatında*d güçtük, çoğu zaman imkansızlık gözönüne alındığında, bildirgenin işe başlatrfmadan Ciadelr-taahhütiü olarak) postalandığının ispatı, davacr Kurumu olumsuz bir olayın tspabna zorlamak olur ki, bu durum da objektif iyiniyet kuralları ife bağdaşmaz.
Çalıştırılan sigortafılarr bildirme yükümlülüğü anıJan Kanun"un 9. maddesi ile işverene ait olup, bu yükümlülüğün Yasanın aradığı sürede yerine getirildiğinin ispatı da kendisine ait olacaktır.
Mahkemece, bu yön gözetilerek inceleme ve araştırma yapılması gerekirken, ispat yükü ters çevrilip, davacı: Kuruma yüklenmesi isabetli bulunmamaktadır.
Trafik kaza tutanağına göre zararlandırıa olayın 21.10.2003 günü, saat 10:30 sıralarında meydana: geldiği anlaşılmaktadır. Sigorta müfettiş raporunda yer verilen davalı şirket müdürünün ifadesinde ise; Borçka"da bulunan sondaj kamyonunun Ankara"ya götürülmesi amacıyla,, şantiye şefi tarafından 20.10.2003 tarihinde yöreden bir sürücü ile anlaşıldığı, sigortalının işbaşı yaphğı 21.10.2003 günü, Borçka-Hopa, Karayolunun 10i km.sinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucunda vefat ettiği belirtilmektedir.
21.10.2003 tarihli iadeli-taahhütlü olarak Kuruma postalanan işe giriş bildirgesinin, aynı gün meydâna1 gelen kazadan önce postaya verildiğinin kanıtlanması yükümlülüğü davalı işverene ait olup, bu amaçla, posta idaresinden, evrakın kabul saatinin belirlenmesi İçin yazışma yapılmalıdır. Yapılacak değerlendirmede; işe giriş bildirgesinin Ankara"dan postaya verilmiş olduğu ve Borçka-Hopa karayolunda vefat eden sigortalının imzasını içerdiği olguları da dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, zemin araştırma sondaj işi yapmakta olan davalı işyeri, bu niteliğiyle teknik hizmetler iş koluna dahil olup, anılan Kanun"un 9. maddesinde inşaat işyerleri için tanınan istisnai düzenlemeden yararlanma olanağı da bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alınarak, yapılacak inceleme ve değerlendirme ile karar vermek gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz İtirazlarının kabulü ile, direnme karannın yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK"nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 19.03.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.