Hukuk Genel Kurulu 2015/2862 E. , 2019/495 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 14.02.2013 tarihli ve 2012/883 E., 2013/55 K. sayılı karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 01.10.2013 tarihli ve 2013/14005 E., 2013/17903 K. sayılı kararı ile:
"…İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirlerin tazmini davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01.10.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; 12.04.2011 tarihli iş kazasında sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirlerin, davalı işverenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunudur.
5510 sayılı Kanunun “İş Kazası Ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin Ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. Maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı ... (SGK); davalı işverene ait 106017.56 sicil numaralı iş yerinde sigortalı olarak çalışmakta iken Şinasi Uzan"ın 12.04.2011 tarihinde iş kazası sonucu vefat ettiğini ve Kurum tarafından sigortalının hak sahiplerine toplam 98.266,26TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, Kurum tarafından düzenlenen inceleme raporunda işverenin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli önlemleri almaması sebebiyle sorumlu olduğunun belirtildiğini, mahkemece kusur araştırması ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek Kurum zararının tespiti ile sigortalı hak sahiplerine bağlanan gelirin onay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalıdan ve yargılama sırasında kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunduğu tespit edilecek kişilerden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı Kurum vekili 23.01.2013 tarihli dilekçesi ile davalının %60 oranında kusurlu olduğunun tespit edilmesi nedeniyle talebini 58.959,75TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili; iş kazasının meydana gelmesinde müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davaya konu olayın meydana gelmesinde kazanın tamamen sigortalının kusuru neticesinde oluştuğunu, davacı Kurumun 506 sayılı Kanun"un 26"ncı maddesi gereği davalının kusurunu belirlemek zorunda olduğunu ancak dava dilekçesinde bu hususun anlaşılamadığını ayrıca dava dilekçesinde talep edilen miktarın belli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davalı işverenin kaza konusu olayda %60 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacı kurumun bağlamış olduğu gelirin %60"ı oranında tazminatı rücu etme hakkının doğduğu ve dava konusu tazminata gelir bağlama onay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; davanın rücuen tazminat davası olduğu, davacı Kurumun iş kazası sonucu yaşamını yitiren sigortalı işçinin yakınları olan hak sahiplerine bağlamış olduğu peşin sermaye değerli geliri kusuru bulunan işverene kusuru oranında rücu etmek istediği, davanın kamu düzenini ilgilendiren ve resen araştırma ilkesine tabi olan davalardan olmadığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin ve temyiz mahkemesinin taleple bağlı olduğu, tarafların temyiz taleplerinde tazminatın hesaplanma şekline ve tazminat miktarına ilişkin itirazın söz konusu olmadığı, tazminat raporunun temyiz konusu yapılmamasının raporun lehine sonuç doğurduğu taraf yönünden usulü kazanılmış hak oluşturduğu ve aldırılan tazminat raporunda hukuka aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuen tazminat istemine ilişkin davalarda temyize konu yapılmaması durumunda Kurum yararına tazmini mümkün kısmın belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözülmesi yönünden, öncelikle, rücuen tazminat davalarında başvurulacak yasal dayanakların ve uygulanacak ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
İş kazası nedeniyle açılan rücuen tazminat davasının yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21"inci maddesi:
“İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin açık hükmü karşısında ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zarar hesabı, ölümü hâlinde destekten yoksun kalma tazminatı (Borçlar Kanununun 45-46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 54-55. maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.
Gerçek zarar hesaplanmasında ise zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılıklı kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluk belirlenirken gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekir.
Gerçek zarar miktarı işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. İşçinin 60 yaşına kadar aktif dönemde günlük net geliri üzerinden, 60 yaşından sonra bakiye ömrü kadar pasif dönemde asgari ücret üzerinden, her yıl için ayrı ayrı hesaplama yapılması gerekmektedir. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanmakta, bilinmeyen dönemdeki kazancı bakımından ise, tazminata esas gelire artırım ve iskonto uygulanmaktadır.
Bu kısımda yeri gelmiş iken emredici hukuk kurallarının özelliğini belirtmekte yarar bulunmaktadır. Emredici nitelikte hüküm, hiçbir kimsenin, hiçbir makamın, hiçbir tarafın aksi tasarrufta bulunmayacağı, kesin olarak uygulamak zorunda olunan kanun hükümleridir. Rücu davalarının yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun"un 21"inci maddesinin de düzenlenme amacı ve sosyal güvenlik hukukunun özelliği göz önüne alındığında, emredici nitelikte bir madde olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır. Mahkeme emredici düzenlemelerin gereğini yerine getirmek zorunda olup, bu gibi emredici hükümlerin dışında bir uygulamayla sonuca gidemeyecektir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 54-55"inci maddeleri gereği hâkim tazminat miktarını belirlemekle yükümlüdür. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 435"inci maddesinin 1"inci fıkrasında Yargıtay"ın tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmadığı, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği öngörülmüş olup bu husus da göz önüne alındığında 5510 sayılı Kanun"un 21"inci maddesinin hukuka uygun olarak uygulanıp uygulanmadığı hususu resen temyiz incelemesi kapsamında kaldığı tartışmasızdır.
Hâl böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflarca temyize konu edilmese dahi, 5510 sayılı Kanun"un 21"inci maddesinin emredici niteliği gereği, davacı Kurumun tahsil edebileceği zararın miktarının belirlenebilmesi için, gerçek zarar tavan hesabı yaptırılarak, ilk peşin değer ve gerçek zarar tespit edilip, gerçek zararla karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktara karar verilmesi gerekirken; tavan zarar hesabı yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.04.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.