20. Hukuk Dairesi 2016/4921 E. , 2017/9129 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... ve birleşen dosya davacısı... dava dilekçeleriyle; ... ilçesi, ... mahallesinde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan çalışmalarda orman alanlarının kısmî ilâna çıkartıldığını, zilyetliklerinde bulunan taşınmazlarının, 345 ada 1 nolu 11 hektar 2780,46 m² yüzölçümüyle tespit edilen orman parseli içerisinde bırakıldığını ileri sürerek, yapılan tespitin iptaliyle taşınmazların adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece açılan davaların ayrı ayrı yapılan yargılaması sonunda; davacı ...’in davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı ..., davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23/10/2014 tarih ve 6735-8771 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Dava konusu taşınmazın 1960 tarihli memleket haritasında açık alanda kaldığı bildirilmiş, ancak memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları incelenmediğinden, taşınmazın öncesi hakkında tam olarak kanaat edinilememiştir. Ziraat bilirkişi raporuna göre, taşınmaz üzerinde 25-30 yaşlı asmalar, yaşları 10 ilâ 30 arasında değişen çeşitli meyve ağaçlarının olduğu bildirilmiştir. Mahallî bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın davacı ve önceki malikler tarafından 30-40 yıldır kullanıldığını bildirmişlerdir. Bu durumda, orman bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece, en eski tarihli ve tespit tarihinden 20 yıl öncesi ile ilgili 1985-1990’lı yıllara ait memleket haritaları ve bu haritaların yapımına esas alınan hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, orman olmadığı belirlendiği takdirde bu kez zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir” denilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmasının ardından ...’in açtığı dava ...’nın açtığı dava ile birleştirilmiş ve yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne; çekişmeli 345 ada 1 sayılı parselin tespitinin iptali ile 09/10/2015 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B)=864,48 m2 ve (C)=3.590,54 m2 harfleriyle gösterilen bölümlerinin tarla vasfıyla ... mirasçıları adına miras payları oranında tapuya tesciline, 09/07/2013 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A)=9.088,42 m2 harfiyle gösterilen bölümünün tarla vasfı ile davacı ... adına tapuya tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine, geriye kalan kısmın kadastro komisyon tutanağı gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kısmî ilân süresi içerisinde açılan orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi hükümlerine göre yapılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; asıl ve birleşen dosya davacıları kadastroda orman olarak tespit gören 345 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içerisinde zilyetliklerinde bulunan yer olduğu iddiasıyla dava açmışlar ve mahkemece çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacılar lehine zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiğinden bahisle davanın ksımen kabulü yönünde hüküm kurulmuş ise de taşınmazların öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden olup olmadığı noktasında davacı ...’ın dava konusu ettiği taşınmaz bakımından en eski tarihli memleket haritalarına dayanak hava fotoğraflarının incelenmemesi, keşifte uygulanan memleket haritaları ve hava fotoğraflarının kadastral paftada çakıştırılmasının ise yeterli olmaması ve mahallinde 2012 ve 2015 yıllarında yapılan keşiflerde dinlenilen mahalli bilirkişi, tanık ve tespit bilirkişilerinin beyanlarında ve hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda davacı ...’ın dava konusu ettiği taşınmaz üzerinde 15-20 yıldır toprak işlemesi yapılmadığı, davacının hayvanlarını otlattığı, davacı Naime’nin ise kocasının ölümü nedeniyle dava konusu ettiği taşınmazla 10-15 yıldır ilgilenememesi, üzerinde yer alan ağaçların bakımını yapamaması, sadece ağaçlarda yer alan meyveleri toplamasının zilyetliğin iradi terki olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tartışılmamış olması doğru görülmemiş ve hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
O halde; mahkemece en eski tarihli ve kadastro tespit tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait memleket haritaları, dayanağı hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogrametri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip bu belgeler halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültürarazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, taşınmazlar üzerinde son 15-20 yıldır hayvan otlatma ve üzerinde yer alan ağaçlardaki meyveleri toplama şeklindeki kullanımın zilyetliğin iradi terki olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışılıp, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tescile karar verilecek gerçek kişiler yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 08/11/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.