8. Hukuk Dairesi 2010/148 E. , 2010/2802 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
...ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.11.2009 gün ve 291/438 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak davalı ... üzerinde kayıtlı bulunan 113 ada 118 nolu parselin tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın “... Yaylasında” bulunduğunu, zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı lehine kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Arsa niteliğindeki dava konusu 113 ada 118 parsel, zilyetlikle kazanılması mümkün yerlerden olduğu ancak maliki ve zilyedi belirlenemediği gerekçesiyle 30.10.2007 tarihinde ... adına tespit edildiği ve tutanağın 26.01.2008 tarihinde kesinleşerek tapu kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Davalı ... vekili savunmasında, taşınmazın ...’nda bulunduğunu ve zilyetlikle kazanılamayacağını savunmuş, keşif sırasında dinlenilen tanık, dava konusu yerin yaylada bulunması nedeniyle ancak yaz aylarında kullanıldığını, çevresinde yayla evlerinin bulunduğunu, satış sözleşmesinin doğru olduğunu bildirmiştir. Dava konusu taşınmaz ... Yaylasında bulunmasına rağmen mahkemece usulüne uygun olarak mera ve yaylak araştırması yapılmamış, taşınmazın bulunduğu yörede tahsisli yayla bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır. 4342 sayılı Mera Kanununun 3/E maddesinde tanımı yapılan mera ve yaylaklar, aynı kanunun 4. maddesi hükmüne göre, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Mera, yaylak, kışlak ve benzeri orta malların özel hukuk hükümleri uyarınca edinilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle yaylak niteliğinde bulunan bir yerin üzerinde tarafların mülkiyet hakkından söz edilemez.
Diğer yönden; taşınmazın çevresinde bulunan 3, 4, 108, 117, 119 ve 120 parsellere ait tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeleri getirtilerek taşınmaz başında uygulanmamış, taşınmazın niteliği hususundaki duraksama usulüne uygun olarak giderilmemiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin orta malı mera, yayla veya yaylak niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim mera, yayla veya yaylak olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim mera, yayla ve yaylakların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli mera, yayla ve yaylaklar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim mera yaylak başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera, yayla ve yaylak olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera, yayla ve yaylak olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin anılan nitelikte tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera, yayla ve yaylak olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera, yayla ve yaylak olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera, yayla veya yaylak olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli mera, yayla ve yaylak yerlerden olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yere ilişkin bir tahsisin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi ile Tarım Müdürlüğü veya Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden sorulması, varsa mera, yayla ve yaylak yerlere ait norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığının tahkik ve tespit edilmesi gerekir. Taşınmazın öncesinin kadim mera, yayla ve yaylak niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, mera, yaylak ya da yayladan yararı bulunmayan komşu köylerden seçilecek yaşlı ve yansız yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi uyarınca usulüne uygun davet edilerek aynı kanunun 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında yeniden keşif yapılmak suretiyle dinlenmeleri, bu kişilerin bilgi ve anlatımlarına göre teknik ve ziraat yüksek mühendisi bilirkişiden denetime açık rapor ve ölçekli kroki alınması, davacının zilyetliğinin ekonomik amacına uygun olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek dava konusu taşınmaz yönünün ne ve kim okuduğunun belirlenmesi, nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera, yayla ve yaylak niteliğindeki yerlerden olup olmadığı araştırılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun şekilde mera, yayla ve yaylak araştırması yapılmadan yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.