11. Hukuk Dairesi 2016/5682 E. , 2017/7470 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/01/2016 tarih ve 2014/1122-2016/31 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ...’nın davalı şirkete karşı başlattığı takip nedeniyle müvekkiline haciz ihbarnameleri gönderildiğini, haciz ihbarnamelerinin müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, bu nedenle haciz ihbarnamelerine itiraz edilemediğini, borcun müvekkilinin zimmetinde sayıldığını, davalı şirket ile arasında alacak borç ilişkisi olmadığını, şirket kayıtlarında yapılacak inceleme ile borcunun olmadığının anlaşılacağını ileri sürerek müvekkilinin takip borçlusuna borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacıya 1. haciz ihbarnamesinin 26.11.2013, 2. haciz ihbarnamesinin 27.02.2014 tarihinde tebliğ edildiği ve 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine itirazların bulunmadığı, 3. haciz ihbarnamesinin 08.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, İİK 89/3 maddesindeki 15 günlük sürenin 23.07.2014 tarihinde dolduğu, davanın 08.09.2014 tarihinde açıldığı, İİK 89/3 maddesindeki 15 günlük sürenin İİK’da düzenlenen bir süre olup HMK 104. maddesindeki hükmün İcra İflas Kanunu ve dolayısıyla İİK 89/3"te düzenlenen 15 günlük süre içinde uygulanmasının yasal olarak mümkün olmadığı, davanın en geç 23.07.2014 tarihinde açılmış olmasının gerektiği, 08.09.2014 tarihinde açılmış olduğu gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, İİK"nun 89 maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, mahkemece hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak; 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 12 ve 13. maddeleri ile bu Kanun uyarınca çıkartılan yönetmeliğin 20 ve 21. maddelerinde tüzel kişilere ve ticari işletmelere çıkartılan tebligatların nasıl yapılması gerektiği hususları düzenlenmiştir. İlgili yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca tüzel kişi veya işletmelere çıkartılacak tebligatlar tüzel kişi veya işletmenin yetkili kişilerine tebliğ edilir. Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişilerin, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebligat, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.
Somut olayda, davacı şirkete gönderilen 3.haciz ihbarnamesinin tebligat mazbatasında evrak almaya yetkili olduğunu beyan eden çalışan kişiye tebliğ edildiği belirtilmiştir. Ancak tüzel kişilere yapılacak tebligatların şirketin yetkilisine, onun bulunmaması halinde tebliğ almaya yetkili memur veya müstahdemine yapılması gerekmekte olup, tebliğ alan kişinin şirkette bu sıfatları haiz olup olmadığı bilinmemektedir. Ayrıca, şirket yetkilisinin veya tebliğ almaya yetkili memur veya müstahdemin adreste bulunmaması halinde bu durumun tebligat mazbatasına yazılması gerekirken bu hususta bir açıklamaya yer verilmemiştir. Buna göre, davacı şirkete 3. haciz ihbarnamesinin tebliği usulüne uygun olarak yapılmadığından dava süresinde açılmış olup, süresinde açılmadığı gerekçesiyle hak düşürücü süre yönünden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.