Abaküs Yazılım
21. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/7297
Karar No: 2016/3582
Karar Tarihi: 19.04.2016

Resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/7297 Esas 2016/3582 Karar Sayılı İlamı

21. Ceza Dairesi         2015/7297 E.  ,  2016/3582 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Gerekçeli karar başlığında yanlış yazılan suç tarihinin, sahte diplomanın ... Askerlik Şubesi Başkanlığına sunulduğu 04/08/2010 tarihi olarak mahallinde mahkemesince düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
    Resmi belgede sahtecilik suçunun, seçimlik hareketli suçlardan olduğu, bu itibarla bir resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumlarında suçun oluşacağı cihetle, suça konu sahte diplomanın 05/08/2010 tarihinde ... "ye 04/08/2010 tarihinde ise Askerlik Şubesi Başkanlığına ibraz edildiğinin anlaşılması karşısında ayrı ayrı tarihlerde ve farklı kurumlara ibraz suretiyle iki kez sahte belgeyi bilerek kullanma eylemi gerçekleştiğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
    Ancak;
    1-TCK.nun 51/3. maddesine göre hapis cezası ertelenen sanık hakkında belirlenecek denetim süresinin alt sınırının mahkum olunan ceza süresinden az olamayacağı gözetilmeden bir yıl denetim süresi belirlenmesi,
    Yasaya aykırı,
    2-T.C. Anayasa Mahkemesi"nin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,
    Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının denetim süresine ilişkin kısımda yer alan 1 yıl ibaresinin yanına "sekiz ay ibaresi" eklenilmek suretiyle ve TCK"nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin olan tüm kısımların hükümden çıkartılması ile yerine "TCK"nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi"nin 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle, eleştiri dışında sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.04.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.02.2012 gün, 2012/1445-2013/54 ve 24.09.2013 gün, 2012/1506-2013/391 sayılı ve benzer kararlarında açıklandığı üzere;
    "Resmi belgede sahtecilik" suçunun temel şekli TCK"nun 204/1. maddesinde; "Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
    Suçun konusu “resmi belge”dir. Suçla korunan hukuki yarar ise “kamu güveni” olup, suçun mağduru da toplumu oluşturan tüm bireylerdir. Bununla birlikte suçun işlenmesiyle haksızlığa uğrayan gerçek ve tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün olduğundan, gerçek ve tüzel kişiler de yargılamaya katılabileceklerdir.
    Resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmi belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmi belge esasında mevcut olmadığı halde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir, ikinci seçimlik hareket, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belge üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır. Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmi belgeyi bilerek kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Kullanma mütemadi suç şeklinde de gerçekleşebilir.
    Suçun oluşabilmesi için düzenlenen veya değiştirilen ya da kullanılan belgenin, gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği bu suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı, şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
    5237 sayılı TCK’na hakim olan ilke “gerçek içtima”dır. Bunun sonucu olarak, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimai bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42. (bileşik suç), 43. (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
    Zincirleme suç, 765 sayılı TCK"nun 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır” şeklinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK"nun 43/1. maddesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a - Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
    b - İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
    c - Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.

    765 sayılı TCK’nda yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim 765 sayılı TCK"nun yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
    5237 sayılı TCK"nun 43/1. maddesinde bulunan “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK"nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
    Ayrıca, kanunda “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları konusunda bir açıklık olmadığından ve önceden kesin belirlemelerin yapılması da mümkün bulunmadığından, bu husus her somut olayın özelliği göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin “değişik zamanlarda” işlenip işlenmediği belirlenmelidir.
    Zincirleme suçu oluşturan suçların “bir suç işleme kararının icrası kapsamında” işlenmesi gerekir. Muhtelif suçları birbirine bağlayan, birleştiren ve müteselsil suçu yapısal olarak cezaların içtimaından ayıran da bu şarttır. Bu subjektif şart, “aynı suç kastı” olarak anlaşılmamalıdır. Her biri bağımsız olan ve ayrı ayrı kastlarla işlenen bu suçların, aynı kastın ürünü olduklarını söylemek, mümkün değildir. Bir suç isleme kararından kanunun aynı hükmünü birkaç defa ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılmalıdır. Fail önceden belirlediği böyle bir plan veya niyet kapsamında, bunu bir defada gerçekleştirmek yerine, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğundan, birden fazla olan kısımlar, yani ayrı suçlar, tek bir müteselsil suç meydana getirirler.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 18.11.1985 tarih ve 220-585 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; suç işleme kararında birlik bulunması halinde suçtan zarar görenin birden fazla olmasının; eylemlerdeki bağlantıyı ve teselsülü etkilemeyeceği, müteselsil suçu ancak suç işleme konusunda yenilenen kastın ortadan kaldıracağı belirtilmiştir,
    Aslında zincirleme suçta zincirin halkasını oluşturan her bir suç ayrı bir kastla işlenmekte olup bunları birleştiren husus “bir suç işleme kararı”dır. “Bir suç işleme kararı”ndan maksat ise, belirli bir hedefe ulaşmak için aynı mahiyette olan bir kısım suç fiillerini işlemek konusundaki genel bir karardır.1 Suç işleme kararı ile kast birbirinden farklı terimler olup; kast; suçun objektif unsurlarının bilinmesi olduğu halde, karar, kastı da içine alan ve ondan önce gelen iradi bir durumdur. Failin sonraki fiilleri öncekinin devamı niteliğini taşıyor ve failin tüm hareketleri arasında tek bir subjektif bağlantı varsa “bir suç işleme kararı”nın varlığı kabul edilebilir. Ancak, failin çıkacak her fırsattan yararlanmak hususunda genel ve soyut bir kararının varlığı, aynı suç işleme kararının kabulünü gerektirmez.2
    Keza; Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 14.01.2014 gün ve 384-2, 03.12.2013 gün ve 1475-577, 30.05.2006 gün ve 173-145 ile 08.07.2003 gün ve 189-207 sayılı kararlarında açıkladığı üzere, aynı suç işleme kararı altında suç işlenmesi her biri ayrı ayrı suç teşkil eden fiilleri birbirine bağlayan ve olaya zincirleme suç özelliğini veren subjektif bir bağ olduğunu

    ________________________
    1 ANTOLISEI: Manuale di diritto penale, Par.gen., Milano,1997, s.522,(Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2014, s.340"den naklen)
    2 İçel, Kayıhan, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s.136-137(Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 7. Baskı, Ankara, Eylül, 2014, s.489"den naklen)

    ve sanığın çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suç işlediği ya da suç işleme kararının yenilendiği durumlarda “aynı suç işleme kararı”ndan söz edilemeyeceğinden, zincirleme suç hükümleri uygulanmayacağını kabul etmektedir.
    Bu genel açıklamalardan sonra somut olayımıza gelince: sanık hakkında dosyamızda mevcut 29.05.2012 tarihli iddianame ile askerlik işlemleri sırasında ... ili ... ilçesindeki Askerlik Şubesi"ne suça konu sahte düzenlenmiş 24 Haziran 2010 tarihinde ... Uluslararası ... Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü"nden mezun olduğuna dair lisans diplomasını 04.08.2010 tarihinde ibraz ettiği ... Askerlik Şubesi Başkanlığı"nın 1991 doğumlular askerlik meclisince diplomanın aslı görülerek son yoklaması yapılarak askerliğini yedek subay olarak yapması kararı alındığı ve belgenin kendisine geri iade edildiği; ayrıca Cumhuriyet savcılığınca yapılan araştırmada aynı sahte diplomanın ... 05.08.2010 tarihinde ibraz edildiğinden bahisle ... Odası"nın şikayeti üzerine sanık hakkında ... 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/50 esas sayılı dosyasında kamu davası açılarak cezalandırılmasına karar verilmiş olduğu ve bu cezasının da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrildiği, ancak Cumhuriyet savcılığınca sanığın ayrı ayrı tarihlerde sahte diplomayı kullanması; sahte belgeyi bilerek kullanma suçunu oluşturduğundan ve Askerlik Şubesi Başkanlığı"na ibraz edilmesi halinde ayrı bir suç oluştuğundan bahisle hakkında ikinci olarak cezalandırılması amacıyla TCK.nun 204/1. madde şevki ile ayrı kamu davası açılmıştır.
    Mahkemece yapılan yargılama neticesinde:
    “... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/50 sırasına kayıtlı ve karar verilen dosyaya konu olan olay Mimarlar Odasına sunulan diplomaya ilişkindir. ... Askerlik Şubesine 24/06/2010 tarihinde sunulan belgelere ilişkin olay mahkememize açılan olaydır.
    Her ne kadar sanık müdafi aynı olay olduğundan bahsetmiş ise de söz konusu sahte belgeler hem ... Askerlik Şubesine hem de ... "ye ayrı ayrı tarihte sunulmuştur. Bu nedenle eylem ayrı kasıtla ayrı mercilere karşı işlenmiş sahtecilik eylemidir. ... sunulan sahte belgelere ilişkin karar verilmiş ve bu kesinleşmiştir.
    Davamıza konu olayda yukarıda belirtildiği gibi 24/06/2010 tarihinde ... Askerlik Şubesine sunulmuş sahte belgelere ilişkindir. Sanık iğfal kabiliyetine ait sahte düzenlenmiş belgeleri ... ... Şubesine sunarak eylemini tamamlamış olduğundan cezalandırılması ”
    Denilmek suretiyle suça konu sahte diplomayı ikinci kez başka bir kuruma sunulmak suretiyle kullanıldığından dolayı mahkumiyetine karar verilmiştir.
    Her ne kadar tebliğname sanık hakkında mükerrer dava açıldığından dolayı kamu davasının reddine karar verilmesi yönünde görüş bildirmiş ve dairemizce yapılan incelemede ortada mükerrer dava olmadığından dolayı tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmediği isabetli bir şekilde belirtilmiş ise de sayın çoğunluğun sanığın bu eylemlerinin iki ayrı suç oluşturduğuna dair düşüncesine katılmamaktayım.
    Öncelikle mahkemece inceleme konusu suç tarihi olarak alınan 24.06.2010 tarihi suça konu diploma tarihi olup dava konusu olan bu belgenin Askerlik şubesine sunulduğu tarih ise 04.08.2010’dur.
    Sanığımız sahte olduğunu bildiği diplomayı öncelikle 04.08.2010 tarihinde Askerlik şubesine sunarak askerliğini yedek subay olarak yapması kararını aldırmış daha sonra ise bu diploma ile çalışabilmesi için öncelikle kayıtlı olması gerektiği Mimarlar odasına bir önceki eyleminden sadece bir gün sonra 05.08.2010 tarihinde sunmak suretiyle kaydını yaptırarak ikinci kez kullanmıştır.
    Burada hukuken çözümlenmesi gereken konu ise sanığın bir gün ara ile suça konu sahte diplomayı iki ayrı kurumda kullanmasının zincirleme tek suçu mu yoksa ayrı ayrı suçları mı oluşturacağı hususudur.
    Yukarıda da zincirleme suçun koşulları ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere sanığın bu eyleminin iki ayrı suçu oluşturduğunda bir problem bulunmamakta olup sorun sanığın bu eylemlerini “bir suç isleme kararı altında” gerçekleştirmiş olup olmadığı hususudur. Zincirleme suçta da zincirin halkasını oluşturan her bir suç ayrı bir kastla işlenmekte olup bunları birleştiren husus “bir suç işleme kararı”dır. Yukarıda açıkladığımız üzere “Bir suç işleme kararı’ndan maksat ise, belirli bir hedefe ulaşmak için aynı mahiyette olan bir kısım suç fiillerini işlemek konusundaki genel bir karardır. Somut olayı sanığın, aşamalardaki savunmaları ışığında değerlendirdiğimizde; sanığımız devam etmekte olduğu üniversiteyi bir türlü bitirememesi üzerine bir miktar para karşılığında meçhul bir şahıstan diplomasını teslim almak suretiyle hayatına üniversite mezunu olarak devam etmek niyetindedir. Sahte diplomayı da aldığında bir gün ara ile yapmış olduğu kullanma hareketleri bir suç işleme kararı kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü üniversiteden mezun olan bir erkek şahıs öncelikle askerliği ile ilgili bir karar aldırdıktan sonra bu diploması ile çalışacağı işe başlamak için gerekli başvuruyu yapar. Sanığımız da somut olayda aynı eylemleri yapmış olup bir gün ara ile önce askerliği ile yedek subay yapmak üzere karar aldırdıktan sonra ertesi gün çalışma hayatına başlayabilmek amacıyla suça konu diplomayı mimarlar odasına sunmuştur. Sanığın bu eylemlerini bir bütün halinde bir suç işleme kararı altında gerçekleştirdiğini kabul etmemiz gerekmektedir. Bu iki eylemi ayrı suç işleme kararı altında gerçekleştirdiğini kabul etmek Dairemizin ve Ceza Genel Kurulu’nun 14.01.2014 gün ve 384- 2 sayılı kararına da aykırı olacaktır.
    Bu nedenlerle mahkemenin dolayısıyla sayın çoğunluğun sanığın her iki eyleminin konusu aynı ise de bu belgeyi farklı kurumlara sunması nedeniyle iki ayrı suç işlediğinin kabulüne dair kararı isabetsiz olup, inceleme konusu dosyanın önceki dosya hakkında hükmün açıklanmasına karar verilmesi nedeniyle bu dosyadaki eylemin aynı suç işleme kararı altında işlendiğinin kabulü ile diğer dosya da getirtilerek incelenmek suretiyle sadece zincirleme artırımı yapılması gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile çoğunluğun düşüncesine katılmamaktayım.

    MUHALİF ÜYE


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi