8. Hukuk Dairesi 2010/1587 E. , 2010/2746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapusuz Taşınmaz Tescili
..., müdahil davacılar ... ve müşterekleri ile Hazine, Taşlı Köyü Tüzel Kişiliği ve Toprak Reformu Genel Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.06.2009 gün ve 357/347 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi müdahil davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı Hazine temsilcisi taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.05.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı ... vekili Avukat ... geldiler. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı kadastroca tespit dışı bırakılan yaklaşık 95 dönümlük bir parça taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hükümleri uyarınca vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davaya katılan ... ve müşterekleri vekili ise; dava konusu taşınmazın vekil edenlerine ait 213-214-215 parsel sayılı taşınmazların kapsamında kalan bir yer olduğunu, 213-214-215 parsellerin dışında kalsa bile, bu yerin 50 yılı aşkın süreden beri vekil edenlerinin tasarrufu altında bulunduğunu, davacının hiç bir hakkı olmadığını ileri sürerek davacı tarafından açılan davanın reddi ile taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı ... adına davaya cevap verilmemiştir.
Davalı ... Reformu Genel Müdürlüğü vekili ise; böyle bir davada kendilerine husumet düşmeyeceğini ileri sürerek bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı ... tarafından Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yokluğu, asli müdahiller tarafından açılan davanın ise kanıtlanamadığı nedeniyle reddine; davacı ... tarafından Hazine ve Köy Muhtarlığına yönelik olarak açılan davanın ise, kısmen kabulü ile krokisinde A harfi ile gösterilen 97772 m² yüzölçümlü taşınmaz bölümünün davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davaya katılanlar vekili ve davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, tescil isteğine konu taşınmazın davaya katılanlara ait olduğu ileri sürülen 213-214-215 parsel sayılı taşınmazların kapsamında kalmadığı fen bilirkişileri ..., ... ve ... tarafından düzenlenen 30.5.2003, ... sunduğu 24.6.2008 günlü krokili raporlarda açıklandığına, davaya katılanların dava konusu taşınmaz üzerinde hiç zilyetliklerinin bulunmadığı yerinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişilerce ifade edildiğine göre; davaya katılan ... ve müştereklerinin davasının reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle; davaya katılan ... ve müşterekleri vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile davaya katılanlar tarafından açılan davanın reddine ilişkin bulunan hüküm bölümünün ONANMASINA,
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarına gelince; davacı görülmekte olan dava ile kendisi tarafından yapılan imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunmuş ise de; yerinde yapılan 19.6.2008 günlü keşifte dinlenen yerel bilirkişiler dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında taşlık bir yer olduğu için tespit dışı bırakıldığını, taşınmazın davacıdan önce babası tarafından kullanıldığını ve 30 yıl kadar önce davacının taşınmaz üzerindeki taşları kendi emeği ile temizleyerek tarım arazisi haline getirdiğini ve o tarihten dava tarihine kadar dava konusu taşınmazın davacı tarafından koşullarına uygun şekilde kullandığını bildirmişler, fakat taşınmazın davacıdan önce babası tarafından ne şekilde ve ne süre ile kullandığını ve taşınmazın davacının babasından davacıya nasıl kaldığını açıklamamışlardır. Davacı da keşiften sonra mahkemeye verdiği 23.5.2008 hakim havale tarihli dilekçede taşınmazın daha önce babası Ali Kızıltoprak tarafından kullanıldığını, babasının 1970 yılında öldüğünü ve aynı yıl başlayan kadastro çalışmaları sırasında taşlık olarak bırakılan yeri kendisinin imar-ihya ederek tarım arazisi haline getirdiğini ve o tarihten beri de tasarrufu altında bulunduğunu bildirmiştir. Bu açıklamaya göre; dava konusu taşınmazın davacıya babasından kaldığı anlaşılmaktadır. Miras bırakan 1970 yılında ölmüş ise; ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabii olup dosya arasında davacının babasına ait mirasçılık belgesi bulunmadığı için, davacıdan başka mirasçısı olup olmadığı anlaşılamamaktadır. TMK. nun 701. maddesindeki düzenlemeye göre; elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları, taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde ise; topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin üçüncü kişilere karşı dava açarak taşınmazın adına tapuya tescilini istemesi mümkün değildir. Bu şekilde açılmış bulunan bir davaya diğer mirasçıların katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci atanması yoluyla devam edilmesi mümkün değildir. Çünkü böyle bir davayı tek başına açma sıfat ve yetkisi yoktur. Mahkemece Ali Kızıltoprak"ın davacıdan başka mirasçısı olup olmadığı, var ise, dava konusu taşınmazın davacıya nasıl ve ne sebeple kaldığı paylaşım sonucu davacıya kalıp kalmadığı, paylaşım yapılmış ise hangi tarihte yapıldığı tam olarak araştırılıp belirlenmeden, dolayısı ile dava şartı üzerinde durulmadan davanın esasına girilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Yöntemine uygun bir biçimde yapılmış bir tereke paylaşımından sözedilebilmesi için tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış bir paylaşım olması gerekir.
Bundan ayrı; Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazılarına ve dosya arasındaki bilgilere göre, dava konusu yer 1971 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, tarıma elverişli olmadığı için 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi gereğince tespit dışı harici bırakılan bir yer olup, Taşlı Köyü dahilinde kalmaktadır. Böyle bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak edinilebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümünün davacı ... tarafından imar-ihya edilerek tarım arazisi haline getirildiği, imar-ihya olgusunun tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile yine davacı tarafından koşullarına uygun olarak tarım arazisi niteliği ile tasarruf edildiği dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından bildirilmiş ve kültür arazisi niteliğinde bulunduğu uzman zirai bilirkişi tarafından gerekçeli biçimde açıklanmış ise de; niteliği itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan böyle bir yerde imar-ihya işleminin tamamlandığı tarihin, o tarihten sonra geçen zilyetlik süresi ve niteliğinin ne olduğunun kesin olarak belirlemesi için hava fotoğrafları ve topografik haritalardaki durumunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu nedenle dava tarihinden geriye doğru en az 20 yıl önce ve iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları ve topografik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, bu belgelerin Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden seçilecek akademik kariyere haiz mümkünse doçent veya profösör ünvana sahip üç kişilik uzman ziraat bilirkişisi, bir harita veya kadastro mühendisi ve üç jeologdan oluşacak uzman bilirkişiler vasıtasıyla zemine uygulanması, hava fotoğrafları ile topografik haritanın stereoskopik incelemeye tabi tutulması, taşınmazların bu belgelere göre niteliğinin kesin olarak belirlenmesine çalışılması, uzman bilirkişilerden taşınmazın niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırmalı ve denetime açık rapor sunulmasının istenilmesi, tanık ve yerel bilirkişi sözlerinin hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi ve ayrıca HMUK.nun 366. maddesi göz önünde bulundurularak, taşınmazın ve çevresinin fotoğraflarının hakim denetiminde çektirilerek dosyaya konulması, davanın tapusuz taşınmazın tapuya tesciline ilişkin olduğu gözetilerek çifte tapuya neden olmamak için; krokisi gönderilerek dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı bir yer olup olmadığını ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir.
Taşınmaz başında yapılan keşiflere bağlı olarak düzenlenen zirai bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın kuru tarım arazisi niteliğinde bulunduğu açıklanmış ise de, dosya arasında bulunan Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü DSİ XV. Bölge Müdürlüğüne ait 19.4.2004 tarih 02731 sayılı cevabi yazıda “...söz konusu taşınmazın planlama aşamasında olan DSİ GAP Hilvan- ...Pompaj Projesi sulama alanı içerisinde kaldığı ve 2. sınıf sulanabilir nitelikte arazi olduğu" belirtilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Sulu ve kuru toprak ayırımı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uyarınca yapılır. (5403 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca yapılan değişiklik). 3.7.2005 tarihinde kabul edilen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 3. maddesinin ( J ) bendinde “sulu tarım arazisi” tanımlanmış olup, bir yerin sulu-kuru olma durumu artık bu tanıma göre belirlenecektir. 5403 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca yapılan değişiklik kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan, henüz kesinleşmemiş derdest davalarda kamu düzeniyle ilgili olarak kanunda yapılan bu değişiklik dikkate alınmalıdır. Bu nedenle; 2004 yılı itibariyle planlama aşamasında olan sulamaya ilişkin projenin aradan geçen süre gözönüne alınarak hayata geçip geçmediği üzerinde durulması ve yerinde yapılacak keşifte taşınmazın 5403 sayılı Kanunun 3. maddesinin (J) bendindeki tanım dikkate alınarak sulu- kuru niteliğinin yeniden değerlendirilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, davacı ... tarafından açılan zilyetliğe dayalı tescil davalarına ait dosyaların, ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan miktar sınırlamaları bakımından gözönünde tutulması gerekmektedir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile eksik incelemeye dayalı usul ve kanuna aykırı olan hükmün kabule ilişkin bölümünün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL avukatlık ücretinin davaya katılan ... ve müştereklerinden alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı ... verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL’ nin temyiz eden müdahil davacılardan alınmasına 25.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.