11. Hukuk Dairesi 2016/12909 E. , 2017/7448 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/09/2012 tarih ve 2010/122-2012/354 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların müvekkili tarafından para yatırılması durumunda istediği zaman tamamını geri alabileceğini ve yüksek faiz uygulaması olduğunu belirterek para tahsil edildiğini, müvekkilinin defalarca istemesine rağmen parasını geri alamadığını, davalıların bu paranın iadesinden sorumlu olduklarını iddia ederek, müvekkilinden tahsil edilen 5000 EURO (10.351,00 TL)"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketlerin ortaklarından olduğunu, TTK"nın 405/2 maddesi gereğince ... şirket ortakları şirkete sermaye olarak verdikleri parayı geri isteyemeyecekleri hususunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davacının davalı şirketlerde ortaklık sıfatını 01/01/2001 tarihinde hisse devri almak yoluyla kazandığı ve bu tarihte yürürlükte olan 6762 Sayılı Kanunun uygulanacağı ve 6762 sayılı TTK"nın 405/2 maddesinin "pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına mütaallik hakları mahfuzdur" şeklinde olduğu ve bu şekilde kanun sermaye şirketlerinde sermaye olarak şirkete verilenin istenemeyeceğini hüküm altına alındığı, 6102 sayılı TTK"nın 480/3 maddesinde de aynı nitelikte bir düzenlemenin olduğu, Türk Ticaret Kanunun ... Şirketler ve pay sahiplerine ilişkin hükümleri karşısında davacının talebi yerinde olmadığı, ayrıca ... davalı olarak gösterilmiş ise de; davanın niteliği itibarıyla TTK hükümleri çerçevesinde bir sermaye şirketi olan ... Şirket yönetim kurulu başkanının şahsi sorumluluğunu gerektirir bir durum mevcut olmadığı gibi ortaklık sözleşmesinin kurulması sırasında adı geçen davalının sözleşmeye etki eden, taraf iradelerini fesada uğratan her hangi bir eyleminden de söz edilmeyeceği gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının "... Holding A.Ş. Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi" başlıklı belgeye istinaden hisse devraldığı, hisse devralması sonucu davalı şirkete ortak ortak olduğu, davalılar tarafından kullanılan hilelerle davacının yanılgıya düşürüldüğü yönünde herhangi bir delil elde edilemediği gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiştir.
Ancak, Dairemizden geçen diğer emsal dosyalardan da anlaşılacağı üzere ... Grubu şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla yukarıda belirtilen belgeler gibi belgeler karşılığında para tahsil ettikleri, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri böylelikle haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır. Mahkemece, bilirkişi kuruluna davalıların tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketlerin yapmış oldukları genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların sorumlu olup olmadığı, haksız fiil sorumlulukları bulunup bulunmadığı üzerinde durularak karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunduğu ve sermaye şirketlerine sermaye olarak verileceklerin istenemeyecek olmasına göre bedel istemine ilişkin talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.