11. Hukuk Dairesi 2016/5678 E. , 2017/7446 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/12/2014 tarih ve 2014/155-2014/372 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı TPE vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin 2011/36563 sayılı ve ""..."" unsurlu marka başvurusuna, müvekkilinin 2000/24089, 2000/25298, 2002/02839 sayılı “...” “...”, “...” v.b. unsurlu markalarını mesnet göstererek yaptığı itirazın, TPE YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “...” ve “...” ibareli markalarını ilk olarak 1990 yılında tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaptığını, müvekkile ait ... markasının tanınmış marka sıfatına haiz olduğunu, davalı markasının tescil olunmasının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/4 maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek, YİDK kararının iptaline, tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili cevap dilekçesinde özetle; iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, başvuru markası kapsamındaki 05. ve 30. sınıf malların itiraz gerekçesi markaların kapsamında da aynen bulunduğu, davalı şirketin başvuru markasında yer alan “...” ibaresinin aslında “...” ve “...” ibarelerinin yan yana yazılmasından oluştuğu, her iki ibarenin de itiraz gerekçesi markaların ayırt edici unsuru oldukları, başvuru markasının tesciline karar verilmesinin 556 sayılı KHK’nın 8/1 (b) maddesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle, başvuruya itirazın reddine dair YİDK kararının iptaline, marka tescil olunmadığından hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı davalı TPE vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, 556 sayılı KHK"nın 53. maddesine dayalı açılan TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Gerekçeli kararda tarafların davaya konu tescilli markalarının görsel unsurlarına da yer verilmiş olup, mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde mahkeme kararlarının nasıl yazılacağı, kararda hangi hususların yer alacağı açıkça gösterilmiştir. Hükümler, davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (6100 sayılı HMK madde 294). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (..., ... ...,... ..., ... Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, ... 2011,22.Bası, s. : 472).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkeme kararının gerekçe kısmında davaya konu taraf markalarının görsellerine yer verilmiştir. Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verilebilirse de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde görüntü ve şekillere yer verilmesi, davadan yeni davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüte neden olunmasına yol açabilecektir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK"nın 445. maddesine göre, dava ve yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hallerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır. Ancak dosyada tebliğe çıkarılan karar ile UYAP" ta kayıtlı kararın farklı olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre anılan yasal düzenlemelere uygun olarak yazılmış bir karar bulunmadığından kararın salt bu nedenle resen bozulmasına karar verilmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesin gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın resen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı TPE vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/12/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Marka Hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda, diğer tüm uyuşmazlıklardan farklı olarak şekil unsuru da önem taşımaktadır. 556 sayılı KHK 5. maddesinde marka olabilecek işaretlerin tanımı yapılırken, marka olabilecek işaretler "sözcükler" ile sınırlandırılmamış, "şekil" unsurunun da marka olabileceği düzenlenmiştir. Bu itibarla, şekil unsurunu da içeren bir marka davasında kararda, sözcüklerle anlatımın yanısıra şekil unsuruna da yer verilmesi kararın şeffaflığı ve denetlenebilirliği yönünden önem arz etmektedir.
T.C. Anayasası"nın 36. maddesinde düzenlenen "adil yargılanma hakkı"nın temel unsurları arasında kabul edilen yargılamanın şeffaflığı, mahkemeye duyulması gereken güvenin pekişmesini sağlamak ve davaların adil bir şekilde görülmesini temin etmek bakımından önemlidir.
Diğer taraftan, tarafların dayandıkları delillerin tam ve eksiksiz bir biçimde gerekçeli kararda gösterilmesi adil yargılama hakkının bir sonucudur.
Öte yandan, marka başvurusuna konu şekil unsuru, tarafların dayandıkları delil olmanın yanında davanın konusun da teşkil edebilmektedir.
İşte, dava konusu şekil unsurunu kararda aynen göstermek, HMK 301/son maddesinde ifade edilen "gerekçeli kararların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde" olması kuralının da bir sonucudur.
Avrupa Birliği Adalet Divanı, ... gibi bazı yabancı mahkeme kararlarında da şekil unsuruna yer verildiği görülmektedir.
Sonuç olarak, yargılamanın açık, şeffaf ve denetlenebilir olmasını sağladığı, bu sayede adil yargılanma hakkına katkıda bulunduğu için şekil unsuruna kararda yer verilmesinin usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından sayın çoğunluğun (1) no"lu bozma gerekçesine karşıyım.