8. Hukuk Dairesi 2010/18 E. , 2010/2728 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... mirasçıları; ... ve müşterekleri ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 12.06.2009 gün ve 71/139 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı ... adına tespit ve tescil edilen 111 ada 5 sayılı parselin vekil edeninin annesi ... (...)’ndan kaldığını, kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiğini, vekil edeninin yurt dışında çalışması nedeniyle davalı adına tespit yapıldığını açıklayarak 111 ada 5 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili ise, dava konusu parselin vekil edeninin miras bırakanı ...’dan kaldığını, ... (...) ile bir ilgisinin bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının, taşınmazın annesi ...’den kaldığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunup, mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuş bulunması yerinde değildir. Davacı, dava konusu taşınmazın annesi ...’den kaldığını, davalı ise, babası ...’dan kaldığını bildirmiştir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve iki davacı tanığı, dava konusu taşınmazın ...’den kaldığını bildirmişler, davalının dinlettiği iki tanık ise, dava konusu yerin davalının babası ...’dan kaldığını açıklamışlardır. Görülen bu çelişki karşısında sonuca ulaşmak bakımından beyanlar duraksama yaratmaktadır. Bu nedenle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar HUMK.nun 265.maddesi gereğince yüzleştirilmek suretiyle taşınmazın ...’den mi yoksa ...’dan mı konusunun açıklığa kavuşturulması, çelişki giderildikten sonra uyuşmazlık konusunda bir karar verilmesi gerekirken iddianın kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş bulunması doğru değildir.
Öte yandan, 24.05.2007 günlü yargılama oturumu ara kararıyla “Mahalli bilirkişi, tutanak şahitleri ve taraf tanıklarına keşif gününü bildirir davetiye çıkarılmasına, masrafların taraflar tarafından karşılanmasına” denilmiştir. Verilen ara kararının kesin süreyi içermediği ve herhangi bir uyarı da yapılmadığı anlaşıldığına göre verilen ara kararı tarafları bağlayıcı nitelikte görülmemektedir. Tanık beyanlarının yarattığı duraksama da gözetilerek tarafların delil listesinde gösterdikleri ve keşif sırasında hazır etmedikleri tanıkların dinlenmelerinden vazgeçilmediği açıktır. Bu bakımdan bildirilen tüm tanıkların HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri gereğince keşif yerine davetiye ile çağırılmaları ve keşifte dinlenilerek tanıklara sorularak taşınmazın kimden kaldığının belirlenmesine çalışılması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken keşifte tarafların hazır ettiği tanıkların dinlenilmesiyle yetinilerek hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı ... yargılama sırasında ölmüş olup, tüm mirasçıları davayı yürüten vekile vekaletname vermek suretiyle önceki vekil tarafından davanın yürütüldüğü görülmüştür. Bu bakımdan dava koşulu yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 24.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.