10. Hukuk Dairesi 2017/6111 E. , 2018/1195 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İncelenen dava dosyasında, dava dışı anonim şirketin 2005/4-5 dönemlerine ait prim borcunun tahsili için davacıya ödeme emri gönderildiği, mahkemece, ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olan davacının bu borçlardan sorumlu olduğu kanaatiyle “Davalı kurum tarafından gönderilen 2005/13223 takip nolu ödeme emrine ilişkin gönderilen 30.05.2014 tarihli ve 8110834 sayılı ödeme emrini içeren tebligatın geçersiz sayılmasının mümkün olmadığı ve 2005/13223 takip nolu ödeme emrinin iptaline karar verilmesinin mümkün olmadığının tespiti ile davanın REDDİNE” şeklinde karar verildiği, 11/06/2004 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi"ne göre davacının 3 yıllık süreyle dava dışı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, temsil ve ilzam yetkisinin ise münferiden dava dışı Tufan Süer"e ait olduğu, davacının temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı ve dava dışı şirkette üst düzey yönetici olmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.
5510 sayılı Kanun"un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun"un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile
birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, borç dönemlerinde 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin yürürlükte olduğu ve somut olaya uygulanması gerektiği, 11/06/2004 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi"ne göre davacının 3 yıllık süreyle dava dışı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, temsil ve ilzam yetkisinin ise münferiden dava dışı ..."e ait olduğu, davacının temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı ve dava dışı şirkette üst düzey yönetici olmadığı nazara alındığında, davacının, Kurumun 6183 sayılı Kanun"a göre, dava konusu prim borçlarından şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen bir sorumluluğunun bulunmadığı açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.