14. Hukuk Dairesi 2015/5209 E. , 2016/185 K.
"İçtihat Metni" T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5209
KARAR NO: 2016/185 Y A R G I T A Y İ L A M I.
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 29.08.2013 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.09.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi K.. T.."in 13.01.2014 tarihinde vefat ettiğini geriye herhangi bir malvarlığı bırakmadığını, murisin davalı idareye vergi borçlarının bulunduğunu, murisin ölüm tarihinde terekesinin açıkça borca batık olduğunu ileri sürerek terekenin reddedildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare vekili, murisin % 90 hissesine sahip olduğu şirketin ödenmemiş 72.000,00 TL tutarında vergi borcu bulunduğunu, vefatından sonra mirasçıları aleyhinde ödeme emirleri düzenlendiğini ancak kamu alacağının halen tahsil edilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile murisin terekesinin borca batık olduğunun tespitine ve mirasın davacılar tarafından reddedilmiş sayılmasına karar verilmiştir.
Hüküm, davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, terekenin borca batıklığı nedenine dayanan mirasın hükmen reddi sebebiyle menfi tespite ilişkindir (TMK m. 605/2).
Murisin ölümü ile tereke, bütün aktif ve pasifi ile mirasçılarına geçer. Murisin vergi, prim vb. borçları da terekenin pasifi içerisinde olup terekeye dahildir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden murisin .... ortaklarından olduğu anlaşılmaktadır. Bu borç, murisin şahsi borcu değil, ortağı ve temsilcisi olduğu şirketin tahakkuk eden vergiden kaynaklanan borcudur. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.07.1998 tarihli 4369 sayılı Kanunla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Aynı Kanuna 25.05.1995 tarihli 4108 sayılı Kanunla ilave edilen mükerrer 35. madde hükmüne göre de tüzel kişilerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Şu halde açıklanan yasal hükümler gereğince murisin; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu söz konusudur. Bu işten anlayan bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu limited şirketin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, değil ise murisin ölüm tarihi itibariyle tespit edilen terekesi aktifinin, borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu yönler araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan, davacı A.. T.. kendi adına asaleten ve 1999 doğumlu ...e velayeten mirasın reddi için işbu davayı açmıştır. Annenin hukuki yararı ile çocuğun hukuki yararı çatışmaktadır. Mahkemece, Medeni Kanunun 426/2. maddesi uyarınca küçük için bir kayyım tayin ettirilmesi, davanın kayyım tarafından devam ettirilmesi ve gösterdiği takdirde delilleri toplanıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmadan işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, davacılar vekili TMK’nın 605. maddesi gereğince mirasın reddini talep etmiş ise de, Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğünün 39. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vekilin vekaletnamesinde mirasın reddi yetkisi bulunmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinden bu yetkiyi içeren özel vekaletname temin edilmeksizin hüküm kurulması da doğru görülmemiş, belirtilen nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, kendisini vekille temsil ettiren davacılar yararına hüküm tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacı taraflara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi..