3. Hukuk Dairesi 2013/20335 E. , 2014/5145 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 1.AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2012/531-2013/526
Taraflar arasında görülen ziynet ve eşyalarının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 2010 yılında evlendiklerini, tarafların davalı kocanın ailesi ile aynı binada oturduklarını, davalının kardeşinin müvekkilini dövdüğünü, müvekkilinin ailesini arayarak yardım istediğini, bu sırada davalı eş ve ailesinin müvekkilinin kolundaki takıları zorla elinden aldıklarını, evlilik birliğinin kurulmasından 4 ay sonra müşterek haneden dayak ve hakaretlerle kovulan müvekkilinin babasının evine dönmek zorunda kaldığını belirterek; müşterek hanede kalan 28 kalem eşya ile 6 kalem ziynet eşyasının aynen iadesine karar verilmesini, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 19.03.2013 tarihli celsede ise ziynet eşyası dışında kalan dava konusu diğer eşyaların davalı tarafça 27.02.2013 tarihinde müvekkiline teslim edildiğini ifade ederek ev eşyalarına ilişkin olarak taraflar arasında sorun kalmadığını bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ailesinin müvekkilinin babasından 10.000,00 TL başlık parası aldığını, bu para ile davacı tarafın iadesini talep ettiği eşyaların alındığını, tarafların müşterek yaşamının 3 ay sürdüğünü, 05.01.2011 günü müvekkilinin işte olduğu saatte davacının kendine ait giyim eşyalarını, düğünde takılan takıları ve evde bulunan 3.000,00 TL parayı alarak evi terk ettiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı tanıklarının bir kısmının davacının evden kovulduğunu beyan etmesine rağmen davacının babasının tanık beyanında, kızının evden ayrılırken düğünde kendileri tarafından takılan altınları yanına aldığını söylediğini, babanın bu beyanı esas alındığında kadının ziynet eşyalarını müşterek konuttan ayrılırken yanında götürdüğünün kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle ziynet eşyalarının iadesi isteminin reddine, çeyiz eşyalarına ilişkin istemin konusuz kalması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından ziynet eşyalarına yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; davacı kadının müşterek haneden ayrılırken ziynet eşyalarını yanına alıp almadığı hususunda toplanmaktadır.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.(TMK’nın 6.m) İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190) İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Davada, davacı kadın, dava konusu ettiği ziynet eşyalarının davalı kocanın uhdesinde kaldığını iddia etmiş, davalı koca ise, davacı kadının evden ayrılırken ziynet eşyalarını yanında götürdüğünü savunmuştur.
Olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının zilyetliğinin ve korunmasının kocaya terk edilmesi olağana ters düşer.
Bu bağlamda kural olarak davacının, dava konusu ettiği ziynet eşyalarının varlığını ve evden ayrılırken bunların zorla elinden alındığını ve yanında götürmesine engel olunduğunu ispat etmesi gerekir.
Ziynet eşyalarının kadın üzerinde taşınması doğal ise de, evden fiziksel şiddete uğrayarak ayrılan bir kadının ziynet eşyalarını üzerinde taşıması olağan olarak kabul edilemez.
Somut olayda; davacı tanıkları; davalı kocanın kardeşinin davacıyı darp ettiğini, bunun üzerine davacının anne, baba ve amcasının davacıyı müşterek konuttan almaya gittiklerini, bu sırada davalı koca ile kocanın babasının, binanın kapısının önünde davacıyı ailesine teslim ettiklerini beyan etmişlerdir.
Müşterek haneden bu şekilde ayrılmak zorunda kalan kadının ziynet eşyalarını yanına alma fırsatı bulamayacağı açıktır.
Her ne kadar mahkemece; davacının babasının beyanından davacının evden ayrılırken ziynet eşyalarını yanına aldığı kanaatine varılmış ise de, davacının babasının beyanında, tüm ziynetlerden değil, yalnızca kendisinin ve eşinin davacı kızlarına taktıkları ziynetlerden bahsettiği gözden kaçırılarak hüküm kurulmuştur. Zira davacının babası; kızını almaya gittiğinde kızının üzerinde kendisinin ve annesinin taktığı altınlar olduğunu beyan etmiştir. Davacıyı müşterek haneden almaya gidenler arasında yer alan amcası beyanında, evden ayrılma anında yeğenin üzerinde altın olmadığını ifade etmiştir.
Buna göre tüm tanıkların beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı kadının müşterek haneden fiziksel şiddete uğrayarak ayrıldığı, evden ayrılma anında yanında davalı kocası ile kayınpederinin bulunduğu, bu halde evden ayrılan kadının ziynet eşyalarını üzerinde taşımasının olağan olarak kabul edilemeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; kadının evden ayrılma şekli göz önünde bulundurularak, davacının anne babasının düğünde taktığı takıları yanına aldığı, diğer davetlilerin taktığı takıların ise davalı kocanın uhdesinde kaldığı kabul edilmek suretiyle, tüm deliller toplanıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan; davanın konusuz kalması halinde yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden davanın açıldığı tarihte haksız olan taraf sorumlu olur. Buna göre davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamayı sürdürerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit edip, o tarafı yargılama giderlerinden sorumlu tutması gerekir.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6.maddesine gereğince; anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedeniyle delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğininin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen üretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.
Somut olayda; davacı hem çeyiz hem de ziynet eşyaları davalıdan talep etmiş, yargılama sırasında davalı ev eşyalarını davacıya iade etmiş, mahkemece çeyiz eşyalarına ait davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, tarafların çeyiz eşyası yönünden anlaştıkları gerekçesiyle bu konuda avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Oysa ki; davanın açıldığı tarihte davacının çeyiz eşyasının iadesine dair talebinde haklı olduğu yargılama sırasında davalı tarafça eşyaların davacıya iadesinden anlaşılmaktadır.
Buna göre mahkemece; konusuz kalan eşya talebine ilişkin olarak, davada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.