17. Hukuk Dairesi 2015/15908 E. , 2018/3926 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ... hakkında ... takibine geçildiğini, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlarını diğer davalı ..."a 05.06.2009 tarihinde sattığını belirterek, davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiş, yargılama aşamasında 18.01.2013 tarihli dilekçe ile ..."in davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri, duruşmalarda davanın reddini savunmuş, dahili davalı ... duruşmada taşınmazı 150.000,00 TL ödeyerek ..."tan aldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davalıların taşınmaz bedellerini ödediklerine dair belgelerinin olduğu, maddi durumlarının tasarrufa konu taşınmazları almaya müsait olduğunu ve geçici veya kesin aciz vesikası sunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK."nun 277. ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK"nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal
davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri ... yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki ... takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Ayrıca bu tür davalar İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır.
Kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötü niyet sahibi üçüncü kişiler de davalı olarak gösterilebilir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 2007 yılında açılan menfi tespit davasından doğduğu, borçlu hakkındaki ... takibinin kesinleştiği, 22.03.2011 tarihli haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde olduğu, iptali istenen tasarrufun 05.06.2009 tarihinde, takip konusu borçtan sonra yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda borçlunun aciz halinin gerçekleştiği kabul edilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Mahkemenin, davalıların devir işlemleri nedeniyle sözkonusu bedelleri ödediklerine dair dekont ve belgelerinin olduğu, maddi durumlarının tasarrufa konu taşınmazları almaya yeterli bulunduğu gerekçesi ile davanın esastan reddi yönündeki kararı da isabetli bulunmamıştır.
Dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere göre, dava konusu 3 parça taşınmaz borçlu ... tarafından 05.06.2009 tarihinde davalı ..."a, satılmıştır. Bilirkişi raporuna göre ivazlar arasında bir mislini aşan fark, olduğu anlaşılmakla, İİK 278. madde hükmünün değerlendirilmemesi isabetli değildir.
Davaya dahil edilen ..., davalı ..."tan taşınmazları 24.06.2010 tarihinde satın alan 4. kişi konumundadır. 4. kişi konumundaki bu davalı hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali, ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkündür. Davalı ..."in kötü niyetli olduğu yani borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun bu davalı tarafından dosyaya ibraz edilen belgeler de gözetildiğinde, davacı alacaklı tarafından kanıtlanamadığı, bu durumda İİK.nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişi ..."un taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer"ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.