11. Hukuk Dairesi 2017/3131 E. , 2017/7391 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ...(Kapatılan) 31. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07/11/2012 tarih ve 2011/13-2012/230 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, şirketin 22/12/1999 tarihinde TMSF’ne devredilen ... A.Ş. ve ... ile bağlantılı olduğunu ve 19/12/2001 tarihinde TMSF yönetim kurulunun 397 sayılı kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devir alındığını, yönetim ve denetimin TMSF’ye geçmesinden sonra şirketin bilgi ve dökümanlarına ulaşılmaya çalışıldığını, kanunen tutulması gereken defterlere ulaşamadıklarını, yeni yönetim kurulu üyelerince ulaşılan belgelerden de şirketin aciz içinde olduğunun anlaşıldığını, şirkette en son 1998 hesap yılı olağan genel kurul toplantısının yapıldığını daha sonraki toplantıların yapılmadığını, şirketin 14/3/2003 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına sunulan denetçi raporu ile şirketin trilyonlarca zarara uğratıldığı ve bu zarardan 1998-2001 tarihleri arasında görev yapmış olan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yerine getirmeleri gereken özen borcu nedeniyle sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 5.000,00 TL’nin faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile talep miktarı arttırılmıştır.
Davalı ..., davalı ... ve ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... ve ..., davalı ..., ..., ..., ..., ... , ... , ..., ... , ... l, ..., ..., ... ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, ayrı ayrı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının bir kısım davalılar hakkındaki davasından feragat ettiği, bir kısım davalılar hakkındaki davayı takip etmediği, davalı ... hakkında iflas kararı verildiği ve kararın kesinleştiği, bu durumda İİK’nin iflasa ilişkin hükümlerine göre karar verilemeyeceği, kaldı ki davacı tarafa iflas masasına başvurması için süre verildiği, başvurunun iflas masasınca gerekçelendirilerek reddedildiği, davacının sorumluluk iddiasının hiçbir dayanağının bulunmadığı, sorumluluk davası maddi zarara dayalı bir tazminat davası olduğundan davalıların şahsi olarak hangi ediminin hangi zarara sebep olduğunun ve varlığının iddia edilen zararın ne kadarından davalıların her birinin sorumlu olduğunun belli olması ve bu hususun davacı tarafından ispatlamış olması gerektiği gerekçesiyle, davalılar ..., ..., ..., ..., M. Murat Eryurt, ..., ..., ..., ..., ..., Mustafa Ağ Ayşan, ... (Bayraktar), ..., ... mirasçıları, Bahadır Erdem, Bahattin Erdem ve ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden davanın HMK’nin 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davalı ... hakkındaki davada, bu davalı yönünden iflas kararı verildiği ve karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır.
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı TTK’nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nin 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nin 359. maddesinde düzenlenmiştir. Denetçiler yönünden de yönetim kurulu üyelerinde olduğu gibi ispat yükü ters çevrilmiş kusur sorumluluğu esası bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, davacı tarafça genel olarak şirket zararının kötü yönetim ve denetim, 14/06/2007 tarihli dilekçe ile de, ... Finans Holding A.Ş’nin ... A.Ş’den 15/10/1999 tarihinde kullandığı kredi borcu ile 1999/09, 1999/12 ve 2000/3 tarihlerinde gerçekleşen vergi dairesi borcundan kaynaklandığının açıklandığı ve davalıların sorumlu oldukları miktarların belirtilerek kredi ve vergi borcuna ilişkin belgelerin ibraz edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının bu kredinin şirket amaçlarının dışında kullanıldığını ispatlayacak bilgi ve belgeyi sunmadığı, bu durumda sorumluluk iddiasının hiçbir dayanağının bulunmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de, işbu kredi ve vergi borcu ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettiğine göre, bu işlemler nedeniyle zararın gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durum karşısında, anılan işlemler dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunmadığı, işlemlerin şirketin menfaatine olduğu, ya da şirketin bir zararının bulunmadığını ispat külfetinin davalılara ait olduğu nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacı vekilinin, davalı ... hakkında verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince ise, davalının ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/12/2008 tarihli kararı ile şahsi iflasına karar verildiği ve bu kararın 14/07/2010 tarihinde kesinleştiği, ikinci alacaklılar toplantısının 16/02/2012 tarihinde gerçekleştirildiği, her ne kadar mahkemece davacı tarafa iflas masasına başvurması için süre verildiği ve başvurunun iflas masasınca gerekçelendirilerek reddedildiği gerekçesine yer verilmiş ise de, dosya kapsamında bu yönde bir karar ya da bilgiye rastlanılamadığı gibi, İflas İdaresi vekilince verilen temyize cevap dilekçesinde de bu yönde bir başvuru ve red kararının bulunmadığının bildirildiğinin anlaşılması karşısında, anılan davalı yönünden davaya İİK"nin 235. maddesi uyarınca kayıt kabul davası olarak bakılması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 19/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.