17. Hukuk Dairesi 2015/9298 E. , 2018/3912 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalılar vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın, davacıların yolcu olduğu araca çarpmasıyla oluşan kazada davacıların ağır biçimde yaralandığını, davacı ... ve Kumru"nun tedavisinin hala devam etiğini, yevmiyecilik yapıp kazanç elde eden davacıların bu kazançlarından yoksun kaldıkları gibi maluliyete uğrama ve gelecekteki kazançlarından yoksun kalma risklerinin de bulunduğunu, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğunu, davacıların maddi ve manevi zararlarından davalıların sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı ... için 2.000,00 TL. maddi ve 4.000,00 TL. manevi tazminatın, davacı ... için 1.500,00 TL. maddi ve 3.000,00 TL. manevi tazminatın, davacı ... için 500,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 19.02.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle, davacı ... için maddi tazminat taleplerini 30.414,60 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili, davaya konu olayla ilgili ceza davası sonucunun beklenmesi gerektiğini, davalı sürücüye atfedilen tam kusuru kabul etmediklerini, davacıların yolcu olduğu araç sürücüsünün de kazada kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 29.967,95 TL. maddi ve 3.000,00 TL. manevi tazminatın, davacı
... için 227,50 TL. maddi ve 1.000,00 TL. manevi tazminatın, davacı ... için 500,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalılar vekilinin, davacılar ... ve ... lehine hükmedilen manevi tazminata ilişkin temyiz talebinin incelenmesinde; 6100 sayılı HMK"nun geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK"nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2015 tarihinden itibaren 2.080,00 TL’ye çıkarılmıştır.
Temyize konu kararda, davacı ... ve ... lehine hükmedilen tazminat miktarı 500,00 ve 1.000,00 TL. olup karar, anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden, adı geçen davacılar için kabul edilen manevi tazminatlar, davalı taraf yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davaya konu kazaya karışan aracın işleteni olan davalı şirketin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 85 vd. Maddeleri gereği davacıların zararından sorumlu olduğu, davacı tarafın araç sürücüsü ve işleteni olan davalıların zarardan müteselsilen sorumlu oldukları iddiası ile maddi ve manevi tazminatların her iki davalıdan müteselsilen tahsilini talep ettiği gözetildiğinde, davalı şirketin de manevi tazminattan sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK"nun 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin, bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı ..."nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi), fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 sayılı ..."nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK"nun 05.06.2015 tarih 2014/17-2198 E, 2015/1495 K. sayılı kararı).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu trafik kazası sonucu davacılardan Kumru, vücudunda kemik kırığı oluşacak biçimde yaralanmış; ayrıca, diğer iki davacı ile dava dışı iki kişi daha yaralanmıştır. Davacı taraf, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlükte bulunduğu dönemde açtığı davada, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek, kısmi dava şeklinde davasını açmış; daha sonra alınan bilirkişi raporuyla saptanan miktara göre, davacı ... için talep edilen maddi tazminat miktarını artırmıştır. Davacı tarafın ıslah yoluyla, talep edilen maddi tazminat miktarını artırdığı tarih 19.02.2015 olup, davalılar vekili tarafından, yasal sürede
ıslah edilen kısma ilişkin olarak, zamanaşımı def"inin ileri sürüldüğü görülmektedir.
Bu durumda mahkemece; 12.12.2005 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, ceza zamanaşımı süresinin de dolmasından sonra ıslah ile talep miktarının artırıldığı; davalı tarafın ıslaha karşı zamanaşımı def"ini ileri sürmesinin, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul gördüğü; davalılar vekili tarafından yasal sürede zamanaşımı def"inin ileri sürüldüğü gözetilerek; zamanaşımı def"ini ileri süren davalılar bakımından, maddi tazminatın ıslah yoluyla artırılan kısmının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı üzerinde durulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; davalıların zamanaşımı itirazı üzerinde durulmaksızın, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise; davacı ..."nun kazadan kaynaklanan maddi zararlarının hesaplandığı ve hükme esas alınan 04.02.205 tarihli bilirkişi raporunda, Dairemizin yerleşik uygulamalarıyla kabul edilen ilkelerin dikkate alınmadığı; davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin Population Masculine Et– Feminine (PMF 1931) Tablosu"na göre belirlenmediği ve bu tespitte hangi tablonun kullanıldığının belli olmadığı; davacının aktif yaşam devresinin 60 yaş olarak kabulü gerekirken, 65 yaş olarak esas alındığı; davaya konu kazada % 50 oranında işgöremezliğe uğrayan davacı için bu oran esas alınarak tazminat hesaplaması yapılması gerektiği halde, hesaplamada davacının maluliyet oranına göre hesap yapılmadığı; diğer iki davacı için hesaplanan 280,00 TL. geçici işgöremezlik tazminatının da davacı ... için hesaplanan geçici işgöremezlik tazminatına eklendiği görülmektedir. Bu yönleriyle rapor hükme esas almaya elverişli bir rapor olmadığı halde, bu rapora göre hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin, davacılar ... ve ... için hükmedilen manevi tazminata ilişkin kısım yönünden mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 09.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.