Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.4.2006 gün ve 2004/837 E, 2006/327 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 8.5.2007 gün ve 2006/12763 E, 2007/7566 K. sayılı ilamıyla; (...Davacı Medeni Kanunun 166/son maddesine dayanarak boşanma isteğinde bulunmuştur.Koca tarafından daha önce açılan ve retle sonuçlanan dava 13.09.2001"de kesinleşmiş bu dava ise aradan üç sene yedi gün geçtikten sonra açılmıştır. Davalı
22.11 2004 tarihli cevap dilekçesinde, davacının kendisini bırakıp Uşak"a gittiğini bir daha da arayıp sormadığını belirtmiş, 13.7.2005 günlü dilekçesinde de savunmasını ıslah ederek red hükmünden sonra eşiyle bir araya geldiklerini ileri sürmüştür. Taraflar ancak usule yönelik işlemlerini ıslah edebilirler. Maddi gerçekler ıslah kapsamında bulunmamaktadır. (H.U.M.K. Md. 83)
Dinlenen davacı ve davalı tanığı T.. ve A.."in dışındaki tanıklar retle sonuçlanan davadan sonra eşlerin bir araya gelmediğini açıklamışlardır. T.. ve A.."in sözlerinden de eşlerin evlilik birliğini yeniden kurmak amacı dışında, taşınmaz edinmek üzere bir araya geldikleri anlaşılmaktadır. Boşanmaya karar verilebilmesi için Medeni Kanunun 166/son maddesinin aradığı koşullar gerçekleşmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, boşanma isteğine ilişkindir.
Davacı vekilleri, davacının daha önce davalıdan boşanmak için Uşak 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/769 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu davanın 2001/354 sayılı Karar ile reddedildiğini; bu red kararının 13.9.2001 tarihinde kesinleştiğini; o tarihten beri tarafların ortak hayatı yeniden kurmadıklarını; 3 yıldan fazla bir süredir bir araya gelmemiş olmalarının, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlamına geldiğini ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili, davacının davalıyı iki çocuğu ile bırakarak Uşak’a kardeşlerinin yanına gittiğini ve bir daha geri dönmediğini, öğrenci olan çocuklarının giderlerine katılmadığını, eşi ve çocukları ile ilgilenmediğini ileri sürerek davanın reddini cevaben bildirmiştir.
Davalı daha sonra verdiği 13.7.2005 tarihli dilekçesiyle de; cevap dilekçesine açıklık getirmiş, önceki boşanma davasının reddedilerek kesinleşmesinden sonra muhtelif zamanlarda bir araya geldiklerini cevap dilekçesinde yer alan “bir daha dönmemiştir” sözünün, davacının daha önceki gidiş gelişlerine atfen söylendiğini ileri sürmüştür.
Yerel Mahkemece, taraflarla sürekli görüşme imkanı olan tanıkların, boşanma davasının reddinden sonra iki kez bir araya gelerek 1,5’ar ay süre ile birlikte kaldıkları ve ortak hayatı yeniden kurduklarını söyledikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Her ne kadar davalı, 13.7.2005 tarihli dilekçesiyle, cevap dilekçesini ıslah ettiğini bildirmiş ise de; bu olgu ıslah kabul edilmemiş, cevap dilekçesinin açıklanması amacıyla verilmiş bir dilekçe olduğu görüşüne varılmıştır.
Tarafların müşterek çocuğu olan tanık T..B..’ı “Babam benim nikahım olan Kasım 2001’den sonra, nikahıma gelemediği için müşterek eve gelip 1,5 ay kalmıştır. Bu süre zarfında hiçbir sorun olmadığı gibi, Zeytinburnu bizim sosyal, ekonomik seviyemize uygun değildir. Bir ev alalım dedi. Bunun üzerine ben, annem ve babam Florya’da ev baktık. Hatta tanıdığım emlakçılara kendisini götürdüm. Almak üzereydik ki babam yeniden kayboldu. Bir süre sonra, babaannemin ölümünden sonra (2003 yılında) tekrar müşterek eve geldi. Geldiğinde psikolojisi bozuktu. Ama çok sakindi. Yine 1,5 ay kadar kaldı. Ev alımı tekrar gündeme geldi. Ondan sonra tekrar gitti ve bir daha gelmedi…” sözleriyle beyanda bulunmuştur.
Yine tarafların müşterek çocuğu A. G.. ise “….Taraflar ablamın nikahından bir hafta sonra İstanbul’da bir araya geldiler ve şu anda benim oturduğum evde 1,5 ay kadar birlikte kaldılar. Aynı odada yattılar…2003 yılında babaannemin vefatı nedeniyle yine annemle babam şu an oturduğum evde 45 gün kadar bir arada ve aynı odada kaldılar…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı ve davalının müşterek çocukları tanıklar T..ve A..’in beyanlarından, ilk boşanma davasının reddinden sonra tarafların müşterek ev de bir araya geldikleri, karı koca hayatı yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA , gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 20.2.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.