16. Hukuk Dairesi 2015/1497 E. , 2017/3685 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ....KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "davaya konu parsellerin müstakil yerler olduğu ve herbirinin ayrı ayrı tapu ve vergi kayıtları bulunduğu anlaşılmakla HUMK"nın 46. maddesi gereğince taşınmazlara ait davaların tefrik edilmesi, çekişmeli taşınmazlara ait tüm tapu kayıtlarının tesisinden itibaren getirtilerek yerine uygulanması gereğine değinildikten sonra, ayrıca bazı parsellerin keşfinde zilyetlik yönünden tek şahit dinlenmiş olması bazılarında ise hiç tanık dinlenmemiş olması, mahalli bilirkişinin hudutları bilmediğini beyan etmesine rağmen mahkemece bazı kayıtların uyduğunun kabul edilerek gerekçesinin kararda gösterilmemesi, davalılardan ölenlerin mirasçılarına tebligat yapılmaması, Hazine harçtan muaf olduğu halde harçla yükümlü tutulması, tespit tarihlerinin ve ilan tarihlerinin araştırılmaması” isabetsizliğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 314, 315, 316, 317, 318, 319 ve 321 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile işaretli 1.440,95 metrekarelik bölümünün tespit gibi davalılar adına tesciline, 312, 313 ve 321 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi krokisinde (B) harfi ile işaretli 2.861,55 metrekarelik bölümünün son parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine, dava konusu 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 319 ve 321 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan kayıtların gayri sabit hudutlu olduğunu, taşınmazların miktar fazlasının Hazine adına tespiti gerektiğine ilişkin itirazlarının komisyonca reddedildiğini belirterek kadastro tespiti ve komisyon kararının iptali ile taşınmazların Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, dava konusu 312 ve 313 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan vergi kayıtlarının kuzey hududunun, 321 parsel sayılı taşınmaza uygulanan vergi kaydının da güney hududunun sabit olmadığı, vergi kayıtlarının toplam miktarının taşınmazların miktarından az olduğu, 314, 315, 316, 317, 318 ve 319 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan vergi kayıtlarının taşınmazlara uyduğu ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde aranan şartların davalılar lehine gerçekleştiği gerekçesiyle dava kısmen kabul edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi uyulmasına karar verilen bozma ilamı gereklerinin de tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Öncelikle, bozma sonrası tespit maliklerinden davalı ... ...’a çıkarılan duruşma gününü bildirir tebligat adı geçenin ölü olduğundan bahisle iade edildiği halde, bu davalının mirasçıları tespit edilerek adlarına tebligat çıkartılmamış; eksik taraf teşkili ile yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmuş karar başlığında da bu davalının veya mirasçılarının taraflar arasında ismine yer verilmemiştir. Taraf teşkili dava koşullarından olup mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulması zorunludur. Mahkemece bu hususun göz ardı edilmesi isabetsiz olduğu gibi yapılan araştırma ve inceleme de hükme yeterli bulunmamaktadır. Kadastro tespiti sırasında dava konusu taşınmazların her birine uygulanan çok sayıda tapu ve vergi kaydı bulunmakta olup bunlardan dava konusu 312 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 11.03.1967 tarih, 45 sıra, 313 parsel sayılı taşınmaza uygulanan aynı tarih, 24, 26, 40, 47 sıra, 321 parsel sayılı taşınmaza uygulanan aynı tarih, 52 ve 53 sıra numaralı tapu kayıtlarının ve ayrıca tüm dava konusu taşınmazlara uygulanan tapu kayıtlarının tamamının tesisinden itibaren tüm tedavüllerinin getirtilmediği, yine dava konusu taşınmazlara komşu taşınmaz tutanaklarının tüm sayfalarının ve tespitlerine esas dayanak kayıtlarının da dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişiden dava konusu taşınmazlara uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının hudutlarının tek tek sorulmadığı, taşınmazların hudutlarını genel olarak anlattığı görülmektedir. Bunun yanı sıra, mahkemece fen bilirkişi raporuna atıfta bulunularak dava konusu 321 parsel sayılı taşınmazın A ve B harfleri ile gösterilen kısımları hakkında hüküm kurulduğu halde ne bozma öncesi alınan 18.05.1987 tarihli ne de bozma sonrası alınan 10.11.2000 tarihli fen bilirkişi raporlarında 321 parsel sayılı taşınmazda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısım bulunmadığı görülmekle mahkemenin neye istinaden bu şekilde hüküm kurduğu anlaşılamamaktadır. Ayrıca, dava konusu taşınmazların bir kısmı hakkında tespit gibi tescile dair hüküm kurulmuş ise de tespit tutanaklarında gösterilen paylar toplamının paydayı tutmadığına dikkat edilmemiştir. Bu haliyle mahkeme kararının infazı da mümkün değildir.
Doğru sonuca ulaşabilmek için, öncelikle taraf teşkilindeki eksiklik giderilmeli, dava konusu taşınmazlara uygulanan tüm tapu kayıtları tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle ... .... Daire Başkanlığından getirtilerek, malikleri ve iktisap sebepleri aynı olan bu tapu kayıtlarının ortak bir kökten gelip gelmediği tespit edilmeli, yine dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların kadastro tespit tutanakları ve dayanak kayıtları eksiksiz getirtilerek dosya içerisine konulmalı, akabinde çekişmeli taşınmazları iyi bilen, davada yararı bulunmayan, elverdiğince yaşlı yerel bilirkişiler, mümkün olduğu takdirde tespit bilirkişileri ve taraf tanıkları ile mahallinde yeniden keşif yapılarak, dayanak tapu ve vergi kayıtları tek tek sorulmak suretiyle zemine uygulanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, kayıtların taşınmazlara uyup uymadığı komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, dayanak tapu ve vergi kayıtlarının aynı yere ait olduğunun anlaşılması halinde miktar olarak fazla olana itibar edilmesi gerektiği, ayrıca infazı mümkün olmayan mahkeme kararının, bu kararı temyiz etmeyenler aleyhine kazanılmış hak teşkil etmeyeceği de göz önüne alınarak toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre infazı kabil hüküm kurulmalıdır. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 25.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.