14. Hukuk Dairesi 2015/17320 E. , 2016/53 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.01.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce özetle; "...bozmaya uyularak fiili taksim olgusu araştırılmakla geçerli bir satış bulunduğu kabul edildikten sonra kat karşılığı pay devrine ilişkin sözleşme gereğince devredildiğinden pay satışı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulup davacı vekilinin 01.04.2015 tarihli dahili dava dilekçesi ile taraf teşkili yerine getirildikten sonra davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Davacı ... hükmün verilmesinden ve davalı şirket vekili tarafından kararın temyizinden sonra 10.12.2015 tarihli dilekçesi ile davadan davacı taraf olarak feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı şirket vekili de 10.12.2015 tarihli dilekçesi ile "davacı feragatini kabul ediyoruz. Bu sebeple temyiz hakkımızdan feragat ediyoruz. Davacının feragati nedeniyle herhangi bir yargılama gideri talebimiz de bulunmamaktadır." şeklinde dilekçe vermiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19.12.2012 tarihli 2012/13-1369 Esas, 2012/1221 sayılı Kararının gerekçesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; kural olarak davadan feragatin temyiz isteğinden vazgeçme yanında daha geniş kapsamlı olduğu aşikârdır. Zira birincide temyiz dilekçesinin reddine karar vermekle yetinilecek, diğerinde ise feragatin hukuki niteliği gereği bu konuda karar verilmek üzere mahkeme kararı bozulacaktır. Aynı zamanda verilen bu iki dilekçenin birbirinin devamı niteliğinde olduğu ve davadan feragatin bir yerde temyizden feragat isteğini de içereceği görüşü ile davadan feragat isteği esas alınarak çözüme ulaşılması gerektiği görüşü benimsenmiştir.
HMK"nın 307. maddesinde feragatin, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu belirtilmiştir. Aynı kanunun 308. maddesi gereğince de; kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
HMK"nın "Feragat ve kabulün şekli" başlıklı 309. maddesi hükmüne göre de feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere feragatin kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekir ki feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle mahkemece verilen kararın davacının davadan feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir. Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır. (11.04.1940 tarihli ve 70 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.1992 tarihli ve 1992/2-250/364 sayılı Kararları)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.01.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.