Esas No: 2022/2959
Karar No: 2022/6156
Karar Tarihi: 24.10.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/2959 Esas 2022/6156 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/2959 E. , 2022/6156 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26/12/2012 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın müdahalenin meni ve yıkım kararı yönünden kabulüne, davacı tarafına bakan davalıya ait yapıdaki pencerelerin kapatılmasına, teras kattaki merdiven kulesinin yıkımına dair verilen 14/01/2022 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, davalı vekilinin duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının maliki bulunduğu 4 parselin bitişiğinde bulunan 3 parsel sayılı taşınmazın davalının mülkiyetinde bulunduğunu, davalının taşınmazında kaçak bina ve eklentilerinin bulunduğunu ve bahçe çekme mesafesini ihlal edecek şekilde yapısını genişlettiğini, bina ve eklentilerinin imara aykırı olarak kaçak yapıldığı gibi davacının manzarasını engellediğini ve özel hayatını ihlal ettiğini, davacı tarafından imara aykırı olarak yapılan binanın belediyeye şikayet edildiğini, Milas Belediyesi’nin 23/08/2007 tarih ve 2007/1469 sayılı Encümen Kararı ile yapının yıkımına karar verildiği ve binanın mühürlendiğini, ancak davalı tarafından mührün bozulduğunu ve kaçak binaya kiracı yerleştirildiğini, imara ve komşuluk hukukuna aykırı olarak inşa edilen davalıya ait kaçak bina ve eklentiler için elatmanın önlenmesini ve yıkım kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, bina ve eklentilerinin davacının manzarasını engellemediğini, özel hayatını ihlal etmediğini, salt imara aykırı olarak inşa edilen bina ve eklentilerinin başlı başına müdahale sayılamayacağını, mahkemece yıkım kararı verilebilmesi için yapıların komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan bir taşkınlığın varlığının kanıtlanması gerektiğini aksi halde salt imara aykırılık iddiasının çözüm mercinin idari yargı olduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine dair verilen ilk kararı davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 2016/3417 Esas, 2018/ 7625 Karar sayılı ilamı ile "...Davacı komşu 111 ada 3 parsel sayılı taşınmaz maliki davalının bina ve eklentilerinin imar mevzuatına ve komşuluk hukukuna aykırı olarak inşa edildiğini, davacının özel hayatını ihlal ettiğini ve manzarasını engellediğini belirterek, kaçak bina ve eklentilerinin yıkılması suretiyle elatmasının önlenmesini istemiştir. Davalı ise salt imara aykırılığın komşuluk hukukuna aykırılık teşkil etmeyeceğini savunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı ve davalıya ait yapıların imara aykırı olarak inşa edildiğini ve davacının imar affı başvurusunun bulunduğunu, davalının yapısı için yapılan cins değişikliğinin de mevzuata aykırı olduğunu, davalıya ait 111 ada 3 parselin imar affı başvurusunun olmadığı, ayrıca yürürlükte herhangi bir imar planı bulunmadığından yasallaştırılamayacağı, bu bakımdan davalıya ait yapının yüksekliği, çekme mesafesine tecavüzü, ve davacının yapısının manzarasına yapılan müdahalesi konusunda bir değerlendirme yapılamayacağı, her halde yapı bütünü ile ruhsatsız ve mevzuata aykırı olduğundan bu aykırılıkların da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini beyan ederek davalının yapısı tarafından davacının taşınmazına yapılan zararın ne olduğu açıklanmamıştır. Bu şekilde komşuluk hukukuna aykırılığa ilişkin değerlendirme içermeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece yapılması gereken iş, yukarıdaki ilkele ışığında yeniden keşif yapılmak suretiyle davalı yapısının, davacının katlanılabilme sınırlarını aşan bir ... kullanımının olup olmadığının, bu nedenle zarar oluşup oluşmadığının belirlenerek TMK 737’e göre bir değerlendirme yapılması gerekir.
Mahkemece, davalı yapısının mevzuata aykırı olması nedeniyle yıkım kararlarının idari süreçte değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyularak davanın kabulüne; davacının müdahalenin men'i ve yıkım kararı yönünden davasının kabulü ile davalının yapısının, davacının taşınmazına mahremiyet açısından ihlal edecek derecede yakın olduğundan ... kullanım nedeni ile davalı yapısının davacı tarafına bakan pencerelerinin kapatılmasına, 06/10/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda "D" harfi ile gösterilen 6,34 m2'lik teras kattaki merdiven kulesi davacının manzarasını engellediğinden yıkımına karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu ..." başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının ... olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Bilirkişi raporlarında, bir elatma bulunup bulunmadığı, bu elatmanın katlanılabilir sınırlar içerisinde mi kaldığı, yoksa ... kullanmanın mı söz konusu olduğu tüm detayları ile açıklanmalı, taraflar arasındaki zorunlu çıkar çatışmalarını denkleştirecek, en ... çözüm yolu veya yolları gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmeli, davalının yaptığı veya diktiği şeylerin yıkılması veya sökülmesi, yaptığı tesis ve işletmelerin kapatılması, yasaklanması veya başka yere taşınması son çare olarak düşünülmelidir.
Davanın kabulüne karar verilebilmesi için, elatmanın mülkiyet hakkının aşırı ve ... kullanılması niteliği taşıması gerekir. Elatma objektif ölçütlere göre hoşgörü ve tahammül sınırları içerisinde kalmakta ise elatmanın önlenmesine karar verilemez. Başka bir anlatımla, ... kullanma yoksa hakimin olaya müdahalesi gerekmeyeceğinden davanın reddi gerekir.
... kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Şu husus hemen belirtilmelidir ki, asıl olan, davacının mülkiyet hakkının korunması ve zararına sebebiyet veren durumun ortadan kaldırılmasıdır. Davacının katlanılabilme sınırlarını aşan bir zararı varsa, buna son vermek için davalının yapması gereken masraf davacının zararından daha fazla olsa bile, elatmanın önlenmesine ve eski hale getirmeye karar verilmelidir.
Davaya konu olayda davacı, davalının kendi taşınmazı üzerine ruhsatsız yani imara aykırı olarak yaptığı yapının taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve kal istemiştir.
Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp, TMK’nin 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapı nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu belirlendiği takdirde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
1) Davacı vekilin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; davalı tarafından yapılıp kullanılan binanın bulunduğu yerde imar mevzuatına göre yapıların durumunun tespiti gerekmektedir. Bölgedeki imar uygulamasının yüksek kata izin vermesi halinde davalının taşınmazı üzerinde imar mevzuatına uygun yapı inşa etmesinde bir hukuka aykırılık bulunmayacağının kabulü gerekir.
Yapı kullanma izni; taşınmazın yıkılana kadar kullanımına imkan vermekteyse de; bu husus komşuluk hukukuna aykırı bir durumu yasal hale getiremez.
Mahkemece; gerektiğinde mahalli bilirkişiler de dinlenmek suretiyle yeniden keşif icra edilerek, davalının binasında bulunan son katın hangi tarihte inşa edildiği, imar mevzuatına uygun, ruhsata bağlı inşa edilip edilmediğinin ve manzarayı ne şekilde kapattığının tespiti ile yıkım yapılarak komşuluk hukukuna aykırılığın giderilip giderilemeyeceği hususunda bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Komşuluk hukukuna aykırılığın tespiti halinde, yıkımına karar verilecek yerin değerinin taraflar için büyük oranda zarar oluşturması, zararın giderilmesini engellememelidir. Bu nedenle mahkemece, davalıya ait binanın son katının yıkımının davalı açısından fahiş zarar oluşturacağı gerekçesi de doğru değildir.
Tüm bunların yanında; manzaranın kapatılması iddiasıyla açılan davada, davacının yapısının bütününün dikkate alınması gerekirken, bilirkişilerce davacıya ait binanın çatısı (damı) esas alınmak suretiyle davacının manzarasının kapanıp kapanmadığının belirlenmesi de somut duruma ve davacı kullanımına uygun düşmediğinden hükmün bu yönleriyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Mahkemece, davalı yapısının davacı tarafına bakan pencerelerinin kapatılmasına dair hüküm kurulmuş ise de; pencerelerin hoşgörü sınırlarını aşacak şekilde davacıya verdiği zararın açık ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Kaldı ki; kapatılması gereken pencerelerin yerinin bilirkişi raporunda işaretlenmek ve numaralandırmak suretiyle belli edilmemesi de hükmün infazında karışıklığa yol açacağından; mahkemece, pencerelerin kapatılmasına yönelik olarak şüpheye yer bırakmayacak şekilde ve infaza elverişli bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş; tüm bu nedenlerle eksik araştırmaya dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin pencerelerin kapatılmasına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.