11. Ceza Dairesi 2017/2411 E. , 2017/6364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi usul kanununa muhalefet
HÜKÜM : Asıl karar; mahkumiyet
Sanık ...’in 22.12.2014 tarihli dilekçesinin temyiz talebi niteliğinde olduğu ve bu talep hakkında mahkemece bir karar verilmediği halde, sanığın sonradan verdiği 04.05.2015 tarihli dilekçesindeki temyiz talebinin reddine ilişkin aynı tarihli ek kararın hukuken geçersiz olduğu anlaşılmış; sanığın yokluğunda verilen hükmün öncelikle sorgusu sırasında bildirdiği en son adresine tebliğ edilmesi gerekirken, doğrudan MERNİS adresine Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebliğ edildiği ve bu nedenle usulüne uygun bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanık ...’in 22.12.2014 tarihli dilekçesindeki temyiz isteminin süresinde yapıldığının kabulü ile yapılan incelemede;
I- Sanık ... hakkında 2008 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Aynı takvim yılında farklı tarihlerde birden çok sahte fatura düzenleyen sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II- Sanık ... hakkında 2009, sanık ... hakkında ise 2008 ve 2009 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1- Sanık ...’ın duruşmada, şirketin kağıt üzerinde ortağı olduğunu, işsiz olması sebebiyle diğer sanık ...’in ortak olma teklifini kabul ettiğini ve noterde bazı evraklara imza attığını, şirketle bunun dışında bir ilgisinin bulunmadığını savunması, sahte fatura düzenleme suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanun"un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından, hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu"nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi ve dosya içerisinde 2009 yılına ait fatura örneklerinin bulunmaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde belirlenebilmesi için; 2009 takvim yılına ait suça konu faturalardan birkaçının asılları veya onaylı suretleri getirtilip incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesinden sonra; suça konu faturaları kullanan şirket yetkililerinin faturaları kimden, hangi ticari ilişkiye dayanarak aldıklarının sorulması, gerektiğinde faturalar üzerindeki imzaların sanık ... eli ürünü olup olmadığı konusunda imza incelemesi yaptırılarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
2- Kabule göre;
a- Aynı takvim yılında farklı tarihlerde birden çok sahte fatura düzenleyen sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 05.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.