11. Hukuk Dairesi 2018/2906 E. , 2020/94 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/04/2017 tarih ve 2015/1136 E- 2017/285 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 08/03/2018 tarih ve 2017/875 E- 2018/220 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 07/01/2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette hissesinin bulunduğunu, şirketin 01.10.2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına çağrının yasaya uygun yapılmadığı, esas sözleşme değişikliği için maddelerin eski metinlerinin yazılı olmadığını, ayrıca TTK 519. maddesine göre, yıllık kârın %5’i ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar yedek akçe ayrılması gerektiğini, ana sözleşmede değişiklik yapılması istenen 22. maddede ise ödenmiş sermaye payının % 20’sine ulaşma sınırının göz ardı edilerek pay sahiplerinin alacağı kâr paylarının sınırlanmasının amaçlandığını, TTK’ya aykırı bir hüküm ihdas edilerek daha yüksek bir oranda kanuni yedek akçe belirlenmesinin pay sahiplerinin haklarının zedelenmesine yol açacağını, gündemin 5. maddesinde de, yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000.-TL, yönetim kurulu başkan vekillerine ise aylık net 16.000.- TL ödenmesine dair karar alındığını, bu karara da muhalefet şerhlerini düştüklerini, TTK 436. madde hükmü gereği oy yoksunluğunun söz konusu olması gerektiği, üç yönetim kurulu üyesinin oydan yoksun sayılması halinde kararın geçersiz olduğunu ileri sürerek; öncelikle yönetim kurulu üyelerine ödenecek aylık ücretlerin ödenmesinin durdurulmasına, davalı şirketce yapılan 01.10.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 ve 5. nolu gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının açıkça yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle TTK 445. maddesi gereğince iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 01.10.2015 tarihli Genel Kurul toplantısına yapılan çağrı metninde, değişiklik yapılması öngörülen maddelerin açıkça belirtildiğini, yapılan değişikliklerin TTK’ya uygun olduğunu, TTK 519. maddesinin 2. fıkrasında, %20 sınırı aşıldıktan sonra ayrılacak genel kanuni yedek akçe bedellerinin oransal olarak belirlendiğini, yasal yedek akçe bakımından kati bir sınır bulunmadığını, aynı Yasa"nın 521. maddesinin bu durumu düzenlediğini, 22. maddede yapılan değişiklik için yapılan oylamada olumlu yönde oy kullananların müvekkili şirkette pay sahibi olduğunu, şirket paydaşlarının tamamının akraba olduğunu, yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretin üyelerin mali hakları olduğunu savunarak davanın reddine istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; genel kurul çağrısının yapılış şekli ve içeriği bakımından olağan bir dikkat ve özen gösterildiğinde her pay sahibinin genel kurulun toplanacağını anlayabileceği, pay sahiplerinin toplantıdan haberdar olduğu, davalı şirketin aile şirketi olması nedeniyle ortakların esas sözleşmenin eski metnine ulaşabilecekleri, bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmediği, huzur hakkının yönetim kurulunda bulunan kişilerin şahsına yönelik bir düzenleme olmadığı, yönetim kurulu yasal çerçevede oluştuğu, yönetim kurulu üyelerinin değişmesi ile huzur hakkının değişmeyeceği, kişiye bağlı bir hak olmayıp, görev icra etmeleri nedeniyle verildiği, TTK 436. maddesinde yer alan oydan yoksukluğa ilişkin yasal düzenlemenin bu durumu kapsamadığı, TTK 519. maddesinde belirlenen kanuni yedek akçeye ilişkin %20"lik sınırın asgari sınır olduğu, aynı Yasa"nın 521. maddesinde asgari sınır korunmak kaydıyla daha yüksek oranda yedek akçe ayrılmasına imkan veren düzenlemelerin ana sözleşme ile yapılabileceği, TTK 521. maddesinde belirlenen daha yüksek oranlı yedek akçeye ilişkin ana sözleşmeye hüküm konulmasına ilişkin düzenleme 519. maddesindeki %20"lik sınırlama hükmünü ortadan kaldırır nitelikte olmadığı, gündemin 3. maddesi ile ana sözleşmeye eklenen 22. maddenin tadil metninde ise, TTK 519. maddesindeki yedek akçeye yönelik %20"lik sınır yasaya aykırı olarak ortadan kaldırıldığı, hissedarların ortaklık haklarını engelleyecek şekilde yasanın emredici hükümlerine aykırı düzenleme getirildiği, bu sebeple kârın dağıtımı başlıklı gündemin 3. maddesinde görüşülen 22. maddenin iptali gerektiği gerekçesiyle 01/10/2015 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısının 3.gümdem maddesi ile alınan kararın iptaline, davacının diğer taleplerinin ise reddine karar vermiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, davalı şirketin 01.10.2015 tarihli olağanüstü genel kurulunda 3. ve 5. nolu gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Gündemin 3. maddesinde ana sözleşme tadili yer almakta olup, “Kâr dağıtımı” başlıklı 22. maddesinin tadil edilmiş hali ile kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Ancak söz konusu 22. madde kâr dağıtımına ilişkin düzenleme içermekte ve karın hangi miktar üzerinden dağıtılacağını göstermektedir. Ana sözleşmenin 23. maddesi ise “Yedek Akçe” başlığını taşımakta TTK"nun 519. ve 523. madde hükümlerine açık atıf bulunmaktadır. Davacıların itirazı ve muhalefet şerhi 22. maddesinde ayrılacak olan %5 genel kanuni yedek akçe ayrılma tutarı ödenmiş sermayenin %20"sine ulaşıncaya kadar ayrılması gerektiği yönünde olup 23. madde tadiline itirazı bulunmamaktadır. Ana sözleşmenin 22. maddesinin tadil edilmiş hali “Şirketin net dönem kârı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem kârından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılır; kalan miktarın %5i pay sahiplerine kâr payı olarak dağıtılır. Kâr payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı, genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Paysahiplerine %5 oranında kâr payı ödendikten sonra kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10"u genel kanuni yedek akçeye ayrılır.” şeklinde olup, bu haliyle kârın hangi oranlar üzerinden dağıtılacağını gösterdiği ve yasaya aykırılık teşkil eden bir düzenleme içermediğinden, mahkemece yazılı gerekçelerle gündemin 3. maddesinde görüşülen 22. maddenin iptaline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönüyle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Gündemin 5. maddesinde kapsamında ise yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair karar alınmış ve yönetim kurulu üyelerine harcadıkları emek ve zaman için bir ücret takdir edilmiştir. Davacı vekili, yönetim kurulu üyelerin seçiminde TTK436. maddesindeki oy yoksunluğu halinin söz konusu olduğunu ileri sürmüş, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de yönetim kurulu üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olduğunu ifade etmiştir. Mahkemece, genel kurul tarafından yönetim kurulu üye seçimi ve ücret belirlenmesi hususunda karar alınmasında yönetim kurulu üyelerinin oy kullanamayacağına dair bir yasak söz konusu olmadığı gerekçesiyle davacının iptal talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin ücretin fahiş olduğuna dair itirazları hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise, yanılgılı şekilde ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf aşamasında ileri sürülemez diyerek, davacının ilk derece mahkemesindeki söylemlerini gözden kaçırmıştır. Bu durumda, mahkemece, yönetim kurulu başkan üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olup olmadığının değerlendirilmesi, bu değerledirme yapılırken de genel kurulun düzenlendiği dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti, bu itibarla davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip açıklanan şekilde araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yekdiğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 07/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.