"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Trabzon Asliye Üçüncü Hukuk Mahkemesi)"nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.12.2006 gün ve 2006/165 E.-2006/325 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi"nin 26.02.2007 gün ve 2007/2528-2471 sayılı ilamıyla; (...Davacı vekili dilekçesi ile; tapuda kayıtlı taşınmazın davalı tarafından kiraya verilerek kullandırıldığı ileri sürülerek 30.08.1994-30.07.2004 tarihleri için toplam 5.371.20 YTL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; bilirkişi raporunda 5 yıl süre için hesaplanan 2896 YTL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve
bozmaya uygun olarak görevli mahkemece karar verilmiş bulunmasına göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davalı; dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 10 günlük cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunmamıştır. Bilirkişi raporunda; davalının, dava açılmadan önceki dönemde, ecrimisil ihbarnamesinin tebliği üzerine vekili vasıtası île verdiği dilekçede; "geriye dönük olarak ancak 5 yıllık ecrimisil talebinde bulunulabilecegi" hususundaki itirazını dikkate alarak 5 yıllık ecrimisil bedeli hesaplamış ise de; zamanaşımı, defi niteliğinde olup, ileri sürülmedikçe kendiliğinden dikkate alınamaz.
Her ne kadar, davalının zamanaşımına ilişkin dava açılmadan önceki evrede yaptığı savunmanın hakimin resmen bilgisine ulaştığı bir durumda zamanaşımı definin dikkate alınabileceği düşünülebilirse de (Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C. 1-2, Çev. Cevat Edege, Ank. 1983, sh. 30, dipnot 38), Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 202. maddesi bu şekildeki düşünceye engeldir. Zira, cevap süresi içinde esasa cevap vermeyen davalı, bununla ancak davayı inkar etmiş sayılır.
O halde, mahkemece; davada usulüne uygun olarak zamanaşımı definde bulunulmadığı halde zamanaşımı kabul edilerek karar verilmiş bulunması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili; mülkiyeti müvekkiline ait bulunan 1251 ada 137 parsel sayılı taşınmazın davalı idarece üçüncü şahsa kiraya verilerek kullandırıldığını ileri sürerek, 30.08.1994-30.07.2004 tarihleri arasındaki dönem için, 5.371.20 YTL ecrimisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava tarihinden geriye dönük olarak ancak beş yıllık ecrimisil talep edilebileceğini, ancak davacı tarafça 30.08.1994-30.07.2004 tarihleri arasında on yıllık süre için ecrimisil talep edildiğini, bu itibarla davanın zamanaşımı ve esasa ilişkin nedenlerle reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, davalının zamanaşımına ilişkin savunmasını gözönünde bulundurmak suretiyle ve "dava tarihinden geriye dönük ilk beş yıllık ecrimisile hükmedilmesi gerektiği" gerekçesiyle "davanın kısmen kabulüne, 2.896,33 YTL ecrimisilin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline" dair verdiği karar, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkeme "zamanaşımına ilişkin savunmanın cevap süresi geçirildikten sonra yapılmasına karşın, davacı tarafça bu savunmaya karşı konulmadığı ve savunmanın genişletildiği yönünde bir beyanı bulunmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı defi dikkate alınarak dava tarihinden geriye doğru beş yıldan sonraki istemin reddi gerektiği" gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Davalı vekili, davaya karşı cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunmamıştır. Dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin 17.05.2005 tarihinde davalıya tebliğinden itibaren 10 günlük cevap süresi geçirildikten sonra ve 06.06.2005 havale tarihli dilekçe ile zamanaşımı definde bulunulmuştur. Ne var ki, davacı vekilinin bu savunmaya karşı verdiği 22.06.2005 havale tarihli dilekçesinde, zamanaşımı definin süresinde yapılmadığı, süresi geçtikten sonra zamanaşımı definde bulunulmasının mümkün olmadığı ve genişletilen savunmaya karşı çıktıklarına dair açık bir beyanı yer almamaktadır.
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Karan ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup; bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Diğer taraftan, Borçlar Kanunu"nun 140. maddesine göre, zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hakim, zamanaşımını kendiliğinden nazara alamaz.
Kural olarak, zamanaşımı ilk itirazlardan olmadığından duruşmanın her aşamasında ileri sürülebilir. Ancak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 202. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Müddeaaleyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakati olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi
veya tebdil edemez" hükmüne göre, davacı muvafakat etmediği takdirde davalı savunmasını genişletemez ve değiştiremez.
Görüldüğü üzere; yasal cevap süresi içerisinde zamanaşımı savunmasında bulunulmamış olmakla beraber, yargılamanın devamı sırasında davalı taraf zamanaşımı definde bulunmuş ve davacı da savunmanın genişletilmesine karşı koymamış ise, bu durumda zamanaşımı yönünden bir inceleme yapılmasına engel yoktur.
Somut olayda; davalı vekili cevap süresinden sonra verdiği 06.06.2005 tarihli dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuş; davacı vekilinin, savunmanın genişletilmesine karşı koymadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmış; yerel mahkeme isabetli görüş ve değerlendirme ile zamanaşımı defini inceleyerek, dava ve işgalin sona erdirildiği tarihleri de nazara almak suretiyle dava tarihinden geriye yönelik ilk beş yıllık dönem için istemin kabulüne, ikinci beş yıllık dönem için istemin reddine karar vermiştir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, davalının zamanaşımı defi nazara alınmak suretiyle, zamanaşımına uğrayan 30.07.2000 tarihinden önceki dönem için davacının ecrimisil talebinin reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme karan onanmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 4792 sayılı S.S. Kurumu Kanunu"nun 2868 sayılı Yasa ile değişik 24/c maddesi uyarınca kurumdan harç alınmasına mahal olmadığına, 06.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.