Esas No: 2008/3-40
Karar No: 2008/102
Karar Tarihi: 06.02.2008
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/3-40 Esas 2008/102 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2008/3-40 E., 2008/102 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Asliye Onbirincî Hukuk Mahkemesi)"nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.07.2006 gün ve 2005/319 E.-2006/487 K. sayjlı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi"nin 16.10.2006 gün ve 2006/14045-13013 sayılı ilamı ile; (...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve i özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair tenjıyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, BK m. 101 gereğince "Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtbrı ile mütemerrid olur."
Bu madde hükmüne göre borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için, ifa^
^a dair belli bir vade gününün kararlaştırılmış olması ya da alacaklı tarafımdan borçluya ihtar çekilmiş bulunması gerekir.
Somut olayda, dava tarihinden önce borçlu herhangi bir ihtar ya da ihJDar ile temerrüde düşürülmüş değildir. Mahkemece; "sebepsiz zenginleşmede ayrıca faiz için bir ihtara gerek bulunmamaktadır; gerekçesiyle" yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde, dava tarihinden önceki dönemle ilgili faize hükmedilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar-gjlama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz ddildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı Milli Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve Nato Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı vekili; Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğü"nde sözleşmeli personel statüsünde görev yapan davalının, anılan şirketin özelleştirilmesi bedeniyle müvekkili idareye memur olarak naklen atandığını; atama tarihine kadar geçen süre zarfında sözleşmeli personele yapılan ücret artışlarından yararlandırılması ve yoksun kaldığı ücret farklarının yasal faiziyle birlikte jödenmesi istemiyle davalı tarafından müvekkili aleyhine Ankara Üçüncü İdare Mahkemesi"nde açılan davanın 30.11.2002 gün ve E: 2001/295, K: 2002/263 sayılı ilamla kabul edilmesi üzerine; anılan ilam gereğince ve yasal zorunluluk nedeniyle müvekkili tarafından davalıya 30.04.2002 tarihinde yapılan toplam ödeme dışında, bu karara istinaden gelen maaş zamlarının uygulanmasıyla tespit olunan davalının ücret tutarıyla davalının kadrosu karşılığı alacağı maaş tutarı arası parasal haklarının da 15.05.2002 tarihinden 15.11.2002 tarihine kadar tazminat adı altında ayrıca davalıya ödendiğini; ancak İdare Mahkemesinin bu kararının müvekkili tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onbirinci Daire Başkanlığımın 03.05.2004 gün ve E: 2002/2801 K: 2004/2074 sayılı ilamıyla "davanın reddi gerektiği" gerekçesiyle esastan bozulduğunu, davalının karar düzeltme isteminin de reddedildiğini; bozma kararına uyan İdare Mahkemesinin, 28.02.2005 gün ve E: 2005/124 K: 205 sayılı kararıyla davanın reddine karar verdiğini; dolayısıyla, müvekkilinin yaptığı ödemelerin dayanağını teşkil eden Ankara Üçüncü İdare Mahkemesi"nin ilk kararının Danıştay tarafından bozulup aynı mahkeme tarafından verilen nihai ret kararıyla ortadan kalkmış olması nedeniyle, davalının mevzuata aykırı ilk kararla müvekkilinden tahsil ettiği tüm parasal haklar yönünden sebepsiz zenginleştiğini; 15.07.2005 tarihli iadeli taahhütlü mektupla, davalıya yapılan ödemelerin tahsil tarihinden itibaren işlemiş yasal faiziyle birlikte iadesinin yanı sıra, o davada müvekkili yararına hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama masraflarının müvekkiline ödenmesi istenilmiş ise de, davalı tarafından iade ve ödemede bulunulmadığını ileri sürerek; 8.158,38 YTL asıl alacak ve 7.341,40 YTL ödeme tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.499,78 YTL alacağın davalıdan tahsiline, asıl alacağa dava tarihinden tahsil tarihine kadar temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkiline yapılan ödemelerin Ankara Üçüncü İdare Mahkemesi"nin 30.11.2002 gün ve E: 2001/295 K: 2002/263 sayılı ilamının uygulanması zımnında gerçekleştiğini, bu itibarla müvekkiline yapılmış bulunan ödeme ve iadeye ilişkin sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması olanağının bulunmadığını; ödemenin mahkeme ilamına dayalı olarak yapılmış olması nedeniyle idarenin müvekkilinden ancak asıl alacağın iadesini talep edebileceğini, bunun dışında yasal faize ilişkin bir talepte bulunamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, ödeme tarihlerinden itibaren faize ilişkin hesaplama yapan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve "Danıştay"ca bozulan Üçüncü İdar£
£ Mahkemesi kararına bağlı olarak davalı tarafından davacıya para ödenmesinin bir sebepsiz zenginleşme oluşturduğu, ödemeye esas teşkil edilen mahkeme kararının sonradan bozularak paranın ödenmemesi gerektiği anlaşıldığına göre, sebepsiz zenginleşme tarihinden itibaren temerrüde düşen davalının ödeme tarihlerinden itibaren faizden de sorumlu bulunduğu" gerekçesiyle "davanın kısmen kabulüne, 15.444,26 YTL"nin davalıdan tahsiline, 7.8^
^9,50 YTL asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına" dair) verdiği karar, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece "davalının sebepsiz zenginleşmeye konu parayı geri verme borcu bakımından ayrıca bir ihtar gerekmediğinden, ödeme tarihinden itibaren temerrüde düştüğü kabul edilip bu tarihten itibaren de faizle sorumlu tutulması gerjektiği" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğü bünyesinde sözleşmeli statüde görev yakarken, anılan şirketin özelleştirilmesi sonucu davacı Milli Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve Nato Pol Tesisleri İşletme Başkanlığına memur olarak naklen atanan davalının, Aralık 2000 ve Ocak 2001 maaş artışından yalrarlandırılmamasına ilişkin işlemin iptali ile zam ve ücret farklarının yasal faiziyle birlikte tahsili talebiyle davacı idare aleyhine Ankara Üçüncü İdare M^
^ıhkemesi"nde açtığı davanın kabul ile sonuçlandığı, kabule ilişkin 30.01.2002 gijin ve E: 2001/295 K: 2002/263 sayılı ilam uyarınca davacının davalıya 3İ04.2002-15.11.2002 tarihleri arasında toplam 7.849.50 YTL ödediği; bilahare bu kararın Danıştay Onbirinci Daire"nin 03.05.2004 gün ve E: 2002/2801 Kf 2004/2074 sayılı kararıyla ve "davanın reddi gereğine" işaretle bozulmasından sonra bozma kararına uyan Ankara Üçüncü İdare Mahkemesi"nin 2^
^.02.2005 gün ve E: 2005/124 K: 2005/205 sayılı kararıyla davanın reddine l^
^arar verilmesi üzerine davacının, mahkeme masraflarının, ana paranın ve cjyrıca bunun ödeme tarihlerinden itibaren işlemiş faizinin tebliğ tarihine göre 30 gün içinde ödenmesi istemiyle davalıya 15.07.2002 günlü yazıyı gönderdiği; aynı gün yazıyı tebellüğ eden davalının ilama dayalı olarak aldığı parayı, faiz ve mahkeme masraflarını ödememesi nedeniyle davacı idarece 30 iüniük sürenin bitimini müteakip görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Açıklanan maddi olgu ve asıl alacağa ilişkin uyuşmazlık mevcut değildir.
Uyuşmazlık; sözleşmeli statüde görev yaparken davacı idareye memur olarak naklen atanan ve kendisine mahkeme kararına dayanılarak davacı tarafından ödenen ücret fark ve tazminatlardan oluşan meblağı, ödemeye dayanak teşkil eden mahkeme kararının bozulup, davanın reddedilmesi nedeniyle iade borcu doğan davalının; sebepsiz zenginleşmesinin gerçekleşme zamanının ne olduğu, parayı elinde bulundurduğu döneme ait faizden de sorumlu olup olmadığı ve buna bağlı olarak da ilama bağlı ödemenin, dayanağının kalkmasından doğan iade borcu nedeniyle, ödeme tarihi ile dava tarihi arasındaki döneme ilişkin faize hükmedilip hükmedilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.
Dava, hukuksal nitelikçe sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı, alacak istemlidir.
Davacı yan, ödemesinin dayanağını teşkil eden mahkeme kararının bozmaya konu olup, davanın reddedilmesi nedeniyle, bu ödemenin sebepsiz olduğunun anlaşıldığı iddiasıyla ödeme yaptığı tarih ile dava tarihi arasındaki dönem faizini istemekte; davalı yan ise, ödemenin dayanağının mahkeme kararı olması nedeniyle sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceğinden talebin reddini savunmaktadır.
Öyle ise, uyuşmazlığın çözümüne esas olmak üzere öncelikle, sebepsiz zenginleşme ile ilgili yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
Sebepsiz zenginleşme, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun genel kurallarına ilişkin birinci kısmın birinci bölümünde "borç ilişkilerinin kaynakları arasında" ve üçüncü ayırımında 61 ila 66. maddeler arasında düzenlenmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 61. maddesinin 1. cümlesine göre, haklı bir neden olmaksızın başkasının zararına zenginleşen kimse, onu geri vermek zorundadır.
Hemen belirtilmelidir ki, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu"nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmfemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hat$
$en verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsıiın, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borfcu altındadır.
Sebepsiz zenginleşmede iade borcunun kapsamını ve iade sırasında haıjıgi masrafların istenebileceğini düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 63. ve 64. maddeleri, zenginleşenin iyiniyetli sayılıp sayılmamasına göre farklı hükümler içermektedir.
Borçlar Kanunu"nun 63/1. maddesine göre iyiniyetli zenginleşen, iade zamanında elinde kalanla sorumlu olacağı halde, aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca kötüniyetli zenginleşen, kural olarak bu şekilde zenginleşmenin azaldığı savunmasını yapamayacaktır.
Yine, Borçlar Kanunu"nun 64. maddesi hükmüne göre, iyiniyetli zenginleşen yaptığı faydalı masrafları daima isteyebilecek iken, kötüniyetli zenginleşen bunları iade anında değer fazlalığı oranında isteyebilecektir.
Sebepsiz zenginleşen ister iyiniyetli ister kötüniyetli olsun, kendisinden "4de talep edilmeden önce temerrüde düşmüş sayılması mümkün olabilecek nfıidir? Belirtilmelidir ki, haksız fiilde ve sebepsiz zenginleşmede temerrüt için ihtarın gerekmediği yolunda açık bir yasa hükmü yoktur. Ne var ki, müşterek hukukun "Gaspeden daima temerrüt halindedir" şeklindeki genel ilkesi, gücümüzde de uygulama alanı bulmaktadır. Bu ilkeye göre, haksız fiilin faili ve Sebepsiz zenginleşen daima temerrüt halinde bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının bunlara ayrıca bir jhtarda bulunması gerekmez.
Öte yandan, sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, ıbuna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zen-jginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri |
| alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. 0 halde, geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belir-lenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.
Şu durumda; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir.
Diğer taraftan, eldeki davaya konu ödeme mahkeme kararına dayandığına göre, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde de durulmalıdır.
Anayasa"nın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüştür. Buna uygun olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 28. maddesinin 1 numaralı fıkrasında da "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur" denilmek suretiyle, idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin yerine getirmesi zorunluluğu bir kez daha vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; davacı idare bünyesine naklen memur olarak atanan davalının, yoksun kaldığı parasal haklarından yararlandırılmamasına ilişkin işlemin iptali ve parasal haklarının ödenmesi istemiyle açtığı davada ilk derece mahkemesince, işlemin iptaliyle zam ve ücret farklarının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş; davacı idare, yukarıda içerikleri açıklanan Anayasa"nın 138. maddesinin son fıkrası ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 28. maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan "idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin yerine getirmesi zorunluluğu" çerçevesinde, bu mahkeme ilamına bağlı olarak, 30.04.2002-15.11.2002 tarihleri arasında davalının parasal haklarını ödemiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, davalıya yapılan bu ödeme, mahkeme kararına ve açıklanan yasal düzenlemelere dayanmakla, ödeme anında davalıhın sebepsiz zenginleşmesinden, davacının da sebepsiz fakirleşmesinden söz! edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Ne var ki; mahkemece verilen iptal ve parasal hakların tahsiline ilişkin karjar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Onbirinci Dairesi"nce davanın recjdi gereğine işaretle 03.05.2004 tarihinde bozulmuş, ilk derece mahkemesince de bozma kararına uyularak davanın reddi yönünde hüküm kurulmakla ödemenin dayanağını teşkil eden karar ortadan kalkmış ve dolayısıyla ödbme yasal dayanaktan yoksun hale gelmiştir.
Hal böyle olunca da, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de gözetildiğinde, davalının sebepsiz zenginleşmesinin, kendisine yapılan ödemenin dayanağı ilamın bozulmakla ortadan kalkması ve aksi yönde yeni bir hükmün oluşturulmasıyla sonradan ortaya çıktığının ve bu yeni olgu karşısında davalının iade borcu altına girdiğinin kabulü gerekir.
Az yukarıda açıklandığı üzere; ilke olarak, sebepsiz zenginleşmeden doğan geri verme borcunda gasp eden sürekli temerrüt halinde bulunduğundan, iktisap anından iade talep edilen ana kadar temerrüt faizi yürütülmesi gerekir ise de; somut olayın açıklanan özelliğine göre, davalının fjarasal haklarının mahkeme ilamına bağlı olarak ödendiği, başta davalının gasp eden durumunda olmadığı, dolayısıyla ödeme anında sebepsiz bir ^
^enginleşmenin de söz konusu olmadığı gözönüne alındığında, iadenin talep edildiği tarihten, eş söyleyişle dava tarihinden önceki dönem için temerrüt faizine hükmedilemeyeceğî kuşkusuzdur.
Sonuç itibariyle; davalı yönünden, ödeme anında var olan hukuksal dayanak -ödemeyi sağlayan ilam- davanın reddi gerektiğine ilişkin bozma |
|kararıyia ortadan kalkıp, aksine hüküm kurulmakla yapılan ödeme sebebini yitirmiş ve dolayısıyla ödemeyi haklı kılan neden de ortadan kalkmıştır. İBöylece, sonradan gasp eden durumuna düşen davalının, açılış tarihi de |
| nazara alınarak eldeki dava ile birlikte iade borcu doğmakla, dava tarihinden I ödeme tarihine kadar yürütülecek yasal faizle sorumlu olduğunun kabulü |
| gerekir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması ile yetinilmesi gerekirken, dava tarihinden önceki dönemle ilgili faize hükmedilmiş olması ve bu yöndeki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonu ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK"nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde peşin harcın geri verilmesine, 06.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.