Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/4958
Karar No: 2015/6522
Karar Tarihi: 26.03.2015

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/4958 Esas 2015/6522 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2014/4958 E.  ,  2015/6522 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Davacı, 10/04/1984-28/10/2005 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    K A R A R
    Dava,davacının davalıya ait çiftlikte 10.04.1984-28.10.2009 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece; davanın hükümde yazılı olduğu şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalıya ait 1366720 sicil numarası ile çiftlik mahiyetindeki işyerinin re"sen 13.09.1999 tarihinde kanun kapsamına alındığı, davacı adına davalı işyerinden bildirim yapılmadığı, 22.10.2009 tarihli Kurum denetim tutanağında davacının davalı çiftlikte sigortasız olarak çalıştığının tespit edildiği, denetim sırasında davacının ifadesinde 1994"ten beri davalı çiftlikte çalıştğını ve sürekli burada kaldığını beyan ettiği, Kurumun davalı işyerinden davacı için 08.11.2000-03.11.2009 tarihleri arasında 765 gün hizmet tespiti için işe giriş bildirgesi ve prim hizmet belgelerinin verilmesini istediği, 1999 yılında davacının davalı ve dava dışı kişi adına yapmış olduğu pamuk teslimine ilişkin makbuzların olduğu, davacının duruşmadaki beyanında 2000 yılından sonra davalının yanında devamlı çalıştığını beyan ettiği, davacının sabıka kaydının olduğu anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık, yapılan işin ... işi olup olmadığı, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet akti olup olmadığı, hizmet akdi var ise somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği gibi 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinde bu kanunun uygulamasında sigortalı sayılmayanlar bendler halinde sayılmıştır. Buna göre 506 sayılı yasanın 3/1-A maddesinin (a) bendinde yazılı olan; kamu sektörüne ait ... ve orman işlerinde ücretle, (b) bendinde özel sektöre ait ... ve orman işlerinden ücretli ve sürekli olarak, (c) bendinde ... sanatlarına ait işlerde, (d) bendinde ... işyerlerinde yapılan ve ... işlerinden sayılmayan işlerde, (e) bendinde ise ... işyeri sayılmayan işyerlerinin park, bahçe ve fidanlık ve benzeri işlerinde çalışanlar hariç olmak üzere ... işinde çalışanlar 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılmazlar.
    Olayda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için sigortalılık niteliğini edinmenin koşulları üzerinde durulmalıdır. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için aradaki iş ilişkisi kural olarak hizmet aktine dayanmalı, hizmet aktinin çalıştırana yüklendiği edim işverene ait işyerinde görülmeli, çalıştırılan 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinde belirtilen sigortalı sayılmayan kişilerden olmamalıdır. Somut olayda ikinci ve üçüncü koşulun oluştuğu konusunda bir uyuşmazlık mevcut değildir.
    Uyuşmazlığın çözümü için davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet aktine dayanıp dayanmadığının tartışılması gerekmektedir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre "zaman" ve "bağımlılık" unsurları hizmet aktinin ayırıcı ve belirleyici özellikleridir. Çalışan kişi Borçlar Kanunu"nun 313. maddesinde öngörülen çerçeve içinde "zaman" ve "bağımlılık" unsurlarını gerçekleştirecek biçimde çalışmaktaysa aradaki çalışma ilişkisi hizmet aktine dayanıyor demektir. Bilindiği gibi zaman unsuru çalışanın iş gücünü belirli yada belirli olmayan bir süre içinde işverenin buyruğunda bulundurmasını kapsar. Hiç kuşkusuz çalışan bu süre içinde işveren veya vekilinin buyruğu ve gözetimi altında (bağımlı olarak) edimini yerine getirecektir.
    Burada sözkonusu olan bağımlılık ise her an ve durumda çalışanı denetleme ve buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı, bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.
    Öte yandan davanın yasal dayanağını oluşturan; 506 sayılı ... Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile ... Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Somut olayda; davacının adli sicil kaydında geçen kesinleşmiş çalıştığını iddia ettiği çiftliğin niteliği belirlenmeden(kaç dönüm olduğu, hayvan bakımı yapılıp yapılmadığı), davacının çiftlikte ikamet ettiği iddiası ve ikamet amacı yeterince araştırılmadan, komşu işyeri tanığı dinlenmeden sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Yapılacak iş; öncelikle davacının cezaevinde hükümlü kaldığı sürelerin araştılıp, mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak davacının çalıştığını iddia ettiği çiftliğin niteliğini belirlemek, davacıya konut tahsis edilip edilmediğinin araştırılıp çiftliğin kapasitesini ölçerek, besicilik yapılabilmesi için çifitliğin uygun olup olmadığını belirlemek, çiftliğin bulunduğu yerde ... ilçe müdürlüğünden şirkete ait hayvanların kayıtlı olup olmadığını tarihleriyle araştırmak, talep edilen dönemde çiftlikte bulunan hayvanlarla
    ilgilenen veterinerin belgeleriyle tespit edilerek tanık sıfatıyla dinleyip, özellikle keşif sırasında bordro tanıklarını, köy muhtarını ve re"sen tespit edilen komşu işyeri tanıklarını dinlemek suratiyle davacı ve davalı işveren arasında hizmet akdinin unsurlarının oluşup oluşmadığının,hizmet akdinin unsurları oluşuyor ise çalışma süresini belirleyerek davacının talebi ile ilgili karar vermekten ibarettir.
    Kabul yönünden ise davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı ) Bu nedenle, davacının çalışmasının Kurum denetmenleri tarafından tespit edildiği 2000 yılından önceki dönem yönünden çalışmanın kesintisiz olduğu doğrulandığı takdirde, önceki çalışma açısından hak düşürücü sürenin gerçekleşmeyeceği değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan eksik araştırmaya dayalı yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle taraflar yönünden, BOZULMASINA, temyzi harcının istek halinde temyiz eden taraflardan davacıya ve davalılardan ..."a iadesine, 26/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi